Cezayirli Gazi Hasan Paşa Camii – Cerrah Mahmut Efendi Camii
Sultan III. Murat’ın hüküm sürdüğü 16.yy’ın son demlerinde Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’nın pek kıymetli doktoru Cerrah Mahmut Efendi kendi adını taşıyan bir cami yaptırmaya karar verir.
Birikmiş altınları vardır amma velakin öyle büyük bir cami yaptırmaya yetecek kadar da değildir. O da kendi birikimine uygun küçük bir cami için sıvar kolları. Önce İmparatorluğun merkezine uzaklarda Sultan II. Selim’in av sahası olarak bilinen Çayırbaşı’nda uygun bir yer bulur ve ardından kendi adını taşıyacak camiyi inşa ettirir. Hakkın rahmetine kavuştuğunda da camisinin haziresine gömülür Mahmut Efendi.
Şimdilerde ise cami tabelası üzerinde “Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa” adını görürüz. Yanında evcilleştirdiği aslanıyla dolaşan bu gözü pek, devlete sadık ve sözünü esirgemeyen paşanın yolu, Devlet-i Aliyye’de Kaptan-ı Derya olduğu vakitlerde Cerrah Mahmut’un bu camisine düşer.
Pek harap vaziyette gördüğü caminin bu haline üzülen paşa, derhal emir vererek camiyi tamir ettirir. Bir de çeşme inşa ettirir yanına 1782 yılında. O, caminin 2. banisidir artık ve cami, Cerrah Mahmut’un olduğu kadarıyla onun adıyla da anılmaya başlanır.
Sarıyer Çayırbaşı’nda Büyükdere girişindeki fidanlığın hemen önünde yükselen bu şirin cami, “Çayırbaşı Cami” olarak da anılır kimi zaman. Gördüğü çok sayıda tamir ve onarımlar neticesinde değişikliğe uğrasa da hala dimdik ayaktadır.
Kagir duvarlı, kırmızı boyalı camiyi, kiremit örtülü ahşap kırma bir çatı tamamlar. Cephelerinde yer alan ikişer sıralı dörder pencereden üst sıradakiler sivri kemerli ve revzenli alt sıradakiler ise kare şeklindedir.
Yapının doğusunda yükselen minare, cami ile aynı renge boyanmış. Kesme taştan yapılan minarenin konik bir papuç üzerine oturduğu ve geniş silindir bir gövdeyle basık bir görünüme sahip olduğu dikkat çeker.
Dört ahşap sütuna oturan düz ahşap örtülü, açık bir son cemaat yerinden sonra, küçük bir kapıdan ikdörtgen planlı harim bölümüne geçilir. Burada ahşap direklerle taşınan küçük fevkani bir mahfil mevcuttur. Son derece sade olan mihrap ve tamamen yenilenen minber harimi tamamlayan diğer unsurlar olarak çıkar karşımıza.
Minarenin yanında gördüğümüz küçük hazirede, mezar taşı üzerindeki kitabeden de anlaşılacağı üzere caminin ilk banisi Cerrah Mahmut Efendi’nin ebedi istirahatgahı bulunur.
Hazirenin hemen yanında Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın yaptırdığı günümüzde işlevini yitirmiş çeşme göze çarpar. Kesme taştan yapılmış olan çeşmenin teknesi yol yapımına kurban giderek iptal edilmiş. Haznesi de caminin su deposu olarak kullanılmakta.
Caminin gerek eski fotoğraflarından gerekse de Fransız ressam Francois Prieur Bardin’in tablosundan gördüğümüz sahil kıyısına olan yakınlığını, denizin doldurulmasından dolayı göremeyiz şimdilerde. Zaman, her şeyi olduğu gibi onu da çevresini de değiştirmiştir. Cerrah Mahmut Efendi yattığı yerden kalkıp baksa etrafına, gözlerine inanamazdı herhalde…
Yazar: Ayfer İlter
Kaynakça:
Berberoğlu, B.Nevin, İstanbul’un 100 Camisi , (İstanbul’un Yüzleri Serisi-20), İst., İBB Kültür A.Ş.Yay., 2010, s. 88-89
Linkler:
sarıyerilçesi.com
istanbulkültürenvanteri.gov
Leave a Reply