degisti.com

zamanla her şey değişir…

Anadoluhisarı Fatih Sultan Camii

Anadoluhisarı Fatih Sultan Camii, Anadoluhisarı-Kanlıca yolu üzerinde yer alır. Caminin yapım tarihi kesin belli olmamakla beraber, Fatih Sultan Mehmet zamanında Güzelcehisar tamir edilirken inşaa edildiği bilinmektedir. İstanbul Şehremini Emin Bey döneminde(1924-1926), Anadoluhisarı İskelesi önündeki meydan düzenlenirken yapı yıktırılmış; bugün bulunduğu yere yeniden yapılmıştır.

İki katlı, tek kubbeli, ahşaptan ilk camii, zamanla harap olunca 1883 yılında Sultan II.Abdülhamit’in emriyle onarılmıştır. İskele önünden 10-12 basamakla çıkılan giriş kapısı üzerinde, bu onarıma ait kitabe görülmektedir. Bugünkü Anadoluhisarı Fatih Sultan Mehmet Camii o devrin üslubunu yansıtan kagir bir yapıdır.

 Kare planlı, ahşap çatılı camiide, ilk yapısının sadece kare taşları kullanılmıştır. Caminin sivri kemerli, üç bölümlü, sonradan pencerelerle kapatılmış olan son cemaat yeri  de ahşap çatıyla örtülüdür. Doğu ve batı yönlerinde sivri kemerli açıklıklar bulunan son cemaat yerinin kemerleri arasında, tahta üstüne alçı kaplama palmetler yer alır. Ana mekanı ve daha alçak olan son cemaat yerini, çıtalarla kasetlenmiş bir saçak kuşatır.

Read More

Kasımpaşa Bahriye Nezareti Binası – Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Binası

Kasımpaşa Bahriye Nezareti Binası (Divanhanesi) ya da Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Binası, Kasımpaşa’da Turabi Baba Caddesi’nde, Cezayirli Hasan Paşa Parkı’nın sonunda yer alır. 1865 – 1869 yılları arasında, Mimar Sarkis Balyan tarafından inşaa edilmiştir.

Kasımpaşa’da Haliç kıyısında yer alan divanhanelerin ilki, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Bugüne dek aynı yerde yaptırılan beş divanhaneden dördü, zaman içinde kullanılmaz hale gelerek yıkılmıştır. Günümüze uluşan bina, Sultan Abdülaziz döneminde yapımına karar verilen divanhanedir. Binada padişahı ziyarete gelen elçiler ağırlanmış, Bahriye nazırları çalışmalarını hünkar dairesinde yürütmüşlerdir. Tarihte Şark Meselesinin konuşulduğu 1876 Tersane Konferansı ve Musul Meselesi de bu binada görüşülmüştür.

Read More

Cezayirli Gazi Hasan Paşa Camii – Cerrah Mahmut Efendi Camii

Sultan III. Murat’ın hüküm sürdüğü 16.yy’ın son demlerinde Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’nın pek kıymetli doktoru Cerrah Mahmut Efendi kendi adını taşıyan bir cami yaptırmaya karar verir.

Birikmiş altınları vardır amma velakin öyle büyük bir cami yaptırmaya yetecek kadar da değildir. O da kendi birikimine uygun küçük bir cami için sıvar kolları. Önce İmparatorluğun merkezine uzaklarda Sultan II. Selim’in av sahası olarak bilinen Çayırbaşı’nda uygun bir yer bulur ve ardından kendi adını taşıyacak camiyi inşa ettirir. Hakkın rahmetine kavuştuğunda da camisinin haziresine gömülür Mahmut Efendi.

Şimdilerde ise cami tabelası üzerinde “Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa” adını görürüz. Yanında evcilleştirdiği aslanıyla dolaşan bu gözü pek, devlete sadık ve sözünü esirgemeyen paşanın yolu, Devlet-i Aliyye’de Kaptan-ı Derya olduğu vakitlerde Cerrah Mahmut’un bu camisine düşer.

Read More

Mr.Dawson Köşkü – Witthall Köşkü – Barış Manço Müzesi

Mr.Dawson Köşkü-Witthall Köşkü ya da bugünkü Barış Manço Müzesi, Moda’da Yusuf Kamil Paşa Sokağı’nda, No:5‘de yer alır. Yapı 1895-1900 yılları arasında İngiliz Mr.Dawson tarafından Pape Kalfa(C.Pappa)’ya yaptırılmıştır.

19.y.y.’ın sonlarına doğru Moda, Levantenlerin iki üç katlı, bahçeli, Avrupai tarzda evler inşaa edip,yerleştikleri bir semtti. Bu Levantenlerden biri olan Mr.Dawson, Pape Kalfa’ya(C.Pappa) oğlu ve kendisi için birbirinin aynısı kargir iki köşk yaptırmıştır. Oğul Dawson kendi köşkünü 1903’de Necip Çayser’e satmış; Çayser Fransa’dan getirttiği ağaç ve çiçeklerle süslediği evinin bahçesine, geniş bir de sebze bahçesi eklemiştir. Necip Bey öldükten sonra 1967 yılında köşk çocukları tarafından satılmış, yerine 38 daireli bir apartman inşaa edilmiştir.

Read More

Emirgan

Emirgan, Sarıyer(http://www.degisti.com/index.php/archives/2612) ilçesine bağlı olup;  İstinye ile Baltalimanı arasında bulunan bir semttir. Bu semt geçmişte Emirgan köy yerleşmesi ile birlikte günümüzde ayrı semtler olan Boyacıköy, Baltalimanı ve Reşit Paşa’yı da kapsamıştır. Ancak nüfusun artması, bu yerleşimleri başlı başına bir semt haline dönüştürmüştür.

 Emirgan çok eski bir yerleşim bölgesi değildir. Antik çağla ilgili herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Ancak Bizans döneminde isminin ” Kiparodis ” olduğu, bu kelimenin de Rumca’da ” serviler ” anlamına geldiği bilinmektedir. Bu adın verilmesinin sebebi ise yörenin o dönemde servi ormanları ile kaplı olmasıdır. Emirgan, İstanbul’un fethinden sonra yüzyıl boyunca boş kalmış; rağbet görmemiştir. Emirgan’da yerleşim 16. yüzyılın ortalarında, Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın nişancılarından Feridun Bey‘e bu büyük alanın hediye edilmesiyle başlamıştır. O dönemde korusuyla birlikte tüm Emirgan bu şahsa aittir. Önceleri bir yazlık köşk ve müştemilatı yapılmış. Bunları bir av köşkü ve bahçeler takip etmiş. Böylelikle semt iskan edilmeye başlamıştır. Bu bahçeler güzelliğiyle ünlenmiş ve Feridun Bey Bahçeleri  diye anılır olmuş.  16. yüzyılın Feridun Bey Bahçeleri ise 21. yüzyılın Emirgan Korusu’dur.

 

Read More

Hadım İbrahim Paşa Mesciti ve Medresesi – Esekapı Mesciti ve Medresesi

Esekapı Mesciti ya da Hadım İbrahim Paşa Mesciti, Fatih Cerrahpaşa’da, Etyemez Caddesi üzerinde yer alır. Yapı 1560 yılına doğru Mimar Sinan tarafından, Hadım İbrahim Paşa’nın isteğiyle mescite dönüştürülmüşbir Bizans kilisesidir. Sinan, İbrahim Paşa’nın  arzusu doğrultusunda mescidin yanına yaptığı medrese ile bir külliye oluşturmuştur.

İbrahim Paşa Mesciti ve Medresesi için daha yaygın olarak kullanılan isim “Ese Kapı”dır. Gerçekte İsa Kapı olan ismin, halk dilinde Ese Kapı’ya dönüştüğü kabul edilir. Bu mevkide bir zamanlar Bizans döneminden kalmış büyük bir kemerin bulunduğu bilinmektedir. Bu kemerin IV. yy. başlarında İmparator I. Constantinus tarafından Haliç’ten Marmara Denizi’ne doğru uzatılan kara surlarının kapısı olduğu düşünülür. II. Theodosius zamanında bugünki kara surları yapılınca, Constantinus surlarının yıktırıldığı fakat bu kapının ayakta kaldığı rivayet edilmektedir.

İbrahim Paşa Mesciti ve Medresesi ilk defa 1924 yılında M. Alpatoff ve N. Brunoff tarafından incelenmiştir. Yine 1920’li yıllarda İhtifalci Mehmet Ziya Bey ve 1935’te A. M. Schneider tarafından araştırılan yapının, küçük bir Bizans kilisesinden dönüştürüldüğü ortaya konmuştur. Kilise’nin yapısı hakkında günümüze ulaşan bilgiler yok denecek kadar azdır. En eski görsel belge, Paspatis’in kitabında yer alan ve 19. yy.’da Galanakis tarafından yapılmış olan bir gravürdür. Bu gravürde kilisenin mescite çevrilmiş hali resmedilmiştir.

Read More

Edip Efendi Yalısı

 

Edip Efendi Yalısı, Kandilli’de(http://www.degisti.com/index.php/archives/2507) Kandilli Caddesi üzerinde yer alır.  Akıntıburnu’nda, bir kısmı eski Kandilli Sarayı’na ait olduğu rivayet edilen 1000 metrekarelik bir bahçe üzerinde inşaa edilmiştir. XIX.yüzyılın başına ait Edip Efendi Yalısı, neoklasik-ampir üslupları etkisi göstermektedir. İlk yapının daha eski olduğu bilinmekle beraber tarihi kesin belli değildir.

Kargir,kayıkhaneli bir bodrum katı üzerinde; ahşap/bağdadi iki katlı yalı, büyük ve tek bir çatı altında toplanan selamlık ve harem bölümlerinden oluşur. 39 metrelik deniz cephesiyle boğazın en uzun cepheli yalılarından biridir; Edip Efendi Yalısı. Bir kaynakta, yapının ilk sahibinin Muammer Paşa olduğu, yalının ondan Kani Paşa’ya, Kani Paşa’dan da 1887 yılında Edip Efendi’ye geçtiği  yazmaktadır. Diğer bir kaynakta ise yalıyı Divitdar Mehmet Emin Paşa’nın yaptırdığı, 1844 yılında yalının Edip Efendi’ye geçtiği belirtilmektedir.

Edip Efendi, yalıyı aldıktan sonra mimari karakterini koruyarak esaslı bir onarımdan geçirmiştir.  Yalı, günümüze kadar  onun adıyla anılagelmiştir.  Kuzeyde yer alan Harem Bölümünü 1937 yılında Av. Ahmet Arif İyicigil satın almış, Arif Bey’in ölümüyle yalı mirasçılarına kalmıştır. Daha sonra Uğur Mengenecioğlu tarafından satın alınan Harem bölümü geniş çaplı bir onarım görmüştür. Selamlık Bölümü ise Edip Efendi’den sonra torunu Asaf Bey’e, sonra Asaf Bey’in oğlu Muammer Bey’e, Muammer Bey’in 1964 yılında ölümü üzerine de iki kızı Şahika Frederiçi ve İptihaç Mertkal’a kalmıştır. Bu bölümün mülkiyeti halen Mesut Göksu’dadır.

Bir süre harap durumda olan yalı, özel bir şirket tarafından satın alınmış; Harem bölümü 1986’da selamlık bölümü 1993’te restore edilmiştir.

Read More