degisti.com

zamanla her şey değişir…

Category İSTANBUL’DAKİ TARİHİ YAPILARIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Özbekler Tekkesi

Özbekler Tekkesi, Üsküdar Sultantepe’de, Hacı Hesna Hatun Mahallesi Münir Ertegün Sokak’da yer alır.  İstanbul’da aynı isimle anılan diğer kuruluşlar gibi bu tekke de, Orta Asya’dan İstanbul’a gelen Nakşibendi tarikatına bağllı seyyah dervişlerin barınağı olması amacıyla inşaa edilmiştir.

Kaynaklarda “El-Hac Hoca”, “Hace, Hacı Hoca”, “Hace Kalenderhane” olarak da adlandırılan Özbekler Tekkesi, Maraş Valisi Abdullah Paşa tarafından 1752-53’de kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Orta Asya’dan Hac yolculuğuna çıkan müslüman Türklerin, Mekke’den önce İstanbul’a uğradıklarında kaldıkları 3 tekkeden biridir. İlk postnişin(Postnişin, tarikatlarda, dergahta posta oturan, yani o dergahın başında bulunan şeyhe verilen isimdir.)Nakşibendi şeyhlerinden Buharalı Seyyit Hacı Abdullah Efendi, son şeyhi ise Necmettin Efendi’dir.

1757-58’de ilk postnişin Şeyh Seyyid Hacı Hace Abdullah Efendi, Hasan Ağa isimli bir şahsın maddi yardımlarıyla, tekkeyi mensup olduğu Nakşibendi tarikatına vakfetmiş ve mescit-tevhidhaneye minber koydurmuştur. Tekke, III.Mustafa zamanında(1757-1774), 2.postnişin Semerkantlı Şeyh Seyyit Abdülekber Efendi tarafından genişletilmiştir.

Tekkeyi oluşturan birimlerin ilk yerlerinin, bugünküne göre daha doğuda ve güneyde bulundukları rivayet edilir.  Özbekler Tekkesi 1844’de bugünkü haliyle Sultan Abdülmecit tarafından yeni baştan yaptırılmıştır. 1849’da, 5. postnişin Buharalı Şeyh Mehmet Recep Efendi ile oğlu Şeyh Mehmet Sadık Efendi’nin ruhları için bir su haznesi ve çeşme yapılmış, bunlar 1872 yılında Dürrünev Kadın Efendi tarafından onartılmıştır. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında tekkeye sığınanlar için arazinin kuzey kesiminde ahşap odalar inşaa edilmiş, 19.yüzyılın sonlarında tekkede bir onarım gerçekleşmiştir.

Özbekler Tekkesi, Orta Asya tasavvuf kültürünün, özellikle de Yeseviliğe özgü tarikat folklorunun yaşatıldığı bir ocak olması açısından önem taşır. Ayrıca tekkenin sanat ve sanayi tarihimizde de önemli bir yeri vardır. Ethem Efendi, Sami Efendi, Aziz Efendi, Abdülkadir Efendi gibi değerli ebru sanatçıları yanında, tekkede birçok tornacı ve tesviyeci yetişmiştir. İ.Ethem Efendi’nin meşihatı sırasında(1855-1904) bir ilim ve sanat yuvasına dönen tekkeye, matematikçi Salih Zeki Bey, Mekteb-i Harbiye Nazırı Galip Paşa, ressam Hüseyin Zekai Paşa, Halide Edip Adıvar’ın babası Edip Bey, filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi birçok ünlü şahsın devam ettiği bilinmektedir.

Read More

İngiltere Başkonsolosluğu Binası

 

İngiliz Konsolosluğu Binası, Beyoğlu Tepebaşı’nda Meşrutiyet Caddesi üzerinde yer alır. “Pera House” olarak da adlandırılan bu bina büyükelçilik olarak inşaa edilmiş, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da konsolosluk olmuştur. Binanın tarihi 19. yüzyıla dayanmaktadır. III.Selim’in emriyle 1801’de dönemin İngiltere büyükelçisi Lord Elgin tarafından inşaa ettirilen ilk bina, 1831 yılında yanmıştır. Sir Charles Barry  ve William James Smith’in 1844’de yapımına başladığı bugünkü bina ise 1850’li yıllarda tamamlanmıştır.

Yapının bulunduğu arazi 19. yüzyıl öncesinde Fransızlar tarafından kullanılırken, 1800’lerin başında çıkan ve Beyoğlu’nu harabeye çeviren yangından sonra Fransızlar Tünel tarafındaki ‘Fransız Sarayı’na çekilmiş, bunun üzerine III. Selim sahipsiz kalan araziyi 1801′de İngilizler’e vermiştir. Ahşap olarak inşaa edilen ilk İngiliz elçilik binası 1831’de çıkan bir yangında kül olunca; elçilik geçici olarak Tarabya’ya taşınmış, 1850 yılında “Anglo-İtalyan” üslubundaki, 3 katlı bugünkü elçilik binasına geçilmiştir.

Read More

Nordstern Hanı

Nordstern Hanı, Karaköy’de, Voyvoda Caddesi’nin (http://www.degisti.com/index.php/archives/10356) meydanı kestiği köşede yer alır.  1889 yılında Rafael Salamon Kamondo tarafından yaptırıldığı söylenen hanın, eski İtalyan Sefarethanesi’ne ve Beyoğlu Saint Antoine Kilisesi’ne (http://www.degisti.com/index.php/archives/9360) benzemesi dolayısıyla, ünlü İtalyan Mimar Guilio Mongeri’nin İstanbul’daki ilk binası olabileceği düşünülmektedir.

Beyoğlu Tapu Sicil Müdürlüğü kayıtlarından anlaşıldığına göre 1813’de hanın bugün bulunduğu arsada, Yahudhane ve altında 5 dükkanı olan bir yapı varmış. 1857 tarihli bir belgede ise “Yahudhane arsası ve iki dükkan” diye bir ifadeye rastlanmaktadır, ki bu da bize Yahudhanenin o tarihte olmadığını gösterir. Yine kayıtlardan öğrendiğimize göre 1862’de burada Yosef’e ait tek kapılı bir han ve üç dükkan bulunuyormuş.

Read More

Tophane Kasrı

 

Tophane_Kasri_19._yy_eski_Istanbul

Eski Tophane Meydanı’nın en önemli simgelerinden biri olan Tophane Kasrı, Necatibey Caddesi üzerinde yer alır. Abdülmecit Han tarafından İngiliz Mimar William James Smith’e inşaa ettirilen kasır, Tophane Müşiri Halil Paşa’nın denetiminde 1851–1852 yıllarında tamamlanmıştır.

Yapı, padişahların Tophane’deki askeri kuruluşlarını ziyaretinde veya şehre deniz yolu ile gelen yabancı devlet adamlarının karşılanmasında kullanılmıştır. Abdülmecit Han(1839–1861), Rus Çarı’nın kardeşi Grandük Konstantin’i burada kabul etmiştir. Ayrıca Osmanlı-Rus Savaşı’nı sonlandıran 1894 yılı Uluslararası Konferansı, Lozan Antlaşması sonrası Uluslararası Boğazlar Komisyonu ve II. Dünya Savaşı sırasında kurulan Sıkıyönetim Mahkemesi de Tophane Kasrı’nda toplanmıştır.

Read More

Kalenderhane Camii

30 Mayıs 1453 sabahı İstanbul, yeni ev sahiplerini ağırlamaya hazırlanırken yeni başlangıçların da arifesindeydi kuşkusuz. Öyle ya her kent hangi ulusun bayrağı altında devam ediyorsa yaşamaya o ulusun kimliğine de bürünüverirdi usulca…

             Sultan II. Mehmet’in bin bir zahmetle fethettiği İstanbul, önceki ev sahiplerinin izleriyle olduğu kadar Osmanlı’nın izleriyle de dolu, dopdolu olmalıydı. Bir yandan yeni imar faaliyetleri başlarken bir yandan da Bizans’ın mirası olan eserlere bir nebze olsun Osmanlı kimliği verme telaşı başlamıştı fethin ardından…

             Bu eserlerden biri de şimdi Fatih ilçesine bağlı Vezneciler Kız Öğrenci Yurdu’nun hemen yanında gördüğümüz Kalenderhane Camii’nden biriydi. Fetihten hemen sonra bizzat Sultan II. Mehmet tarafından kuşatmadaki hizmet ve gayretleri nedeniyle Kalenderi tarikatı dervişlerine tahsis edilen yapı, o günden sonra Kalenderhane adıyla anılır olmuş.

             Bugünkü haliyle camiye çevrilmesi ise 18.yy’da Babüssade Ağası Maktul Beşir Ağa tarafından gerçekleşmiş. Camiyi gören dikkatli gözler, onun Osmanlı’dan çok daha öncelere ait olduğunu hemen fark edecektir.

             1935’li yıllara gelinceye kadar bütün yayınlarda Diakonissa Kilisesi olduğu ileri sürülen şimdilerin Kalenderhane Camisi’nin, bu tarihten sonra da Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyelerinden birinde rastlanan bir bilgiye istinaden Akataleptos Manastırı Kilisesi olabileceğinden söz edilmiş. Son araştırmalarda bulunan Meryem’in iki fresko resminde karşılaşılan Kyriotissa lakabından dolayı da kilisenin Akataleptos Manastırı’na ait olmakla beraber Meryem’in adını taşıdığı sonucuna ulaştırmış araştırmacıları.

 

Read More

Robert Koleji – Özel İstanbul Amerikan Robert Lisesi

robert_kolej_eski

İstanbul Amerikan Robert Lisesi veya eski ismiyle Robert Koleji, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde “Amerikan usulü” eğitim vermek amacıyla 1863’de İstanbul’da kurulmuş olan okuldur. Halen Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı, yabancı dilde (İngilizce) eğitim yapan özel bir eğitim kurumu olarak hizmet vermektedir. Karma eğitim veren, hem gündüzlü hem yatılı öğrencileri olan Robert Lisesi’nin, eğitim süresi hazırlık dahil beş yıldır. Okul öğretmelerinin ve yöneticilerinin % 50’si Türk, % 32’si Amerikalı, % 8’i İngiliz, % 10’u da farklı milletlerdendir.

Okul, tanınmış tüccar New York’lu Mr.Christopher Rheinlander Robert ile bir eğitmen, mucit, teknisyen ve mimar olan Dr. Cyrus Hamlin tarafından kurulmuştur. Robert Koleji ve kardeş okulu Amerikan Kız Koleji, ABD sınırları dışında kurulan ilk Amerikan okullarıdır.

Read More

Eski İngiliz Bahriye Hastanesi(British Seaman Hospital)

Eski İngiliz Bahriye Hastanesi, Galata’da Bereketzade Sokağı’nda yer alır. 1904’de planını H.Percey Adams’ın çizdiği yapı, kuleleriyle adeta bir şato görünümündedir.

 1580’de diğer Avrupa ülkelerine tanınan kapitülasyonların bir benzerinin İngilizlere de verilmesiyle, İstanbul Limanı’nda İngiliz gemileri ve gemicileri sıkça görülmeye başlanır.Denizciliğe dayalı kıtalararası bir sömürge imparatorluğu kurma aşamasındaki İngiltere, Osmanlılarla hep dostluk içinde kalmayı sürdürmüştür. Kırım Savaşı süresince İngilizlerin, İstanbul Limanı yönetimini kendi uyruğundaki denizcilerle ele geçirme çabası sonucu, liman çevresindeki etkinlikler yoğunlaşır. Hem bunlara hem de savaşta yaralanacaklara hizmet verecek bir hastanenin kurulması zorunlu görülür. Hastane yönetimini Galata’da Voyvoda Caddesi üzerinde açılmış olan İngiliz Konsolosluğu denetleyecektir.

Read More