degisti.com

zamanla her şey değişir…

Category İSTANBUL’DAKİ TARİHİ YAPILARIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Üryanizade Camii

 

Üsküdar(http://www.degisti.com/index.php/archives/1085) Kuzguncuk’da(http://www.degisti.com/index.php/archives/5771), Boğaz’ın hemen kıyısında güzel mi güzel, şirin mi şirin bir cami çeker dikkatimizi. Bir ibadet mekanından ziyade küçük bir köşkü andıran bu caminin kendine has minaresini de görmesek belki de yanında yükselen Cemil Molla Köşkü’ne ait bir yapı sanacağız. Zira onun mimarisinden son derece etkilendiği de aşikardır.

             Adını banisi Üryanizade Ahmet Esat Efendi’den alır bu köşkvari şirin cami. 1878 – 1889 yılları arasında II. Abdülhamit Dönemi’nin Şeyhülislam’ı olarak görev yapan Esat Efendi, 1813’de İstanbul Eyüp’de dünyaya açmış gözlerini. Babası Mehmet Sait Efendi, II. Mahmut Dönemi’nde Kadılık yapmış.

             Kendisi de İstanbul Kadılığı, Anadolu Kazeskerliği, Rumeli Kazaskerliği, Ayan Meclisi Üyeliği ve son olarak Şeyhülislamlık gibi devletin önemli kademelerinde önemli görevlerde bulunmuş. 1889 yılında vazifesinin başındayken vefat eden Esat Efendi doğduğu yer olan Eyüp’de Eyüp Camii’nin güneyinde bulunan türbesine defnedilmiş.

            Onun yadigarı olan bu şirin caminin “40 günde tamamlandığı” rivayet edilir. Fevkani olan yapının alt katı kayıkhane olarak taştan yapılırken üstte bulunan mescit ise ahşaptan yapılmış.

Read More

Mediha Sultan Sahilhanesi – Damat Ferit Paşa Sarayı – Baltalimanı Sarayı – Baltalimanı Hastanesi

 

Mediha Sultan Sahilhanesi- Baltalimanı Hastanesi(Baltalimanı Sarayı), Baltalimanı’nda Rumeli Hisarı Caddesi üzerinde, 62 numarada yer alır. 19. yüzyılın ortalarında Sadrazam Mustafa Reşit Paşa (1800–1858) tarafından inşaa ettirilen yapının, mimarları Karabet Amira Balyan ve Sarkis Balyan’dır.

1600 m2 ’lik bir alanda iki katlı ve kagir olarak yaptırılan bina, Sultan Abdülmecit’in kızı Fatma Sultan ile evlendirilen, Mustafa Reşit Paşa’nın oğlu Galip Paşa’nın ikametine tahsis edilmiş ve Galip Paşa’nın ölümünden sonra, hazine tarafından 250 bin altına satın alınmıştır. Mustafa Reşit Paşa’nın Hariciye Nazırlığı döneminde 1838’de, İngiltere, Belçika, Fransa ile Osmanlı Devleti’nin mali alanda çöküşüne zemin hazırlayan ve tarihe Baltalimanı Anlaşması olarak geçen ticari anlaşma da, bu sarayda imzalanmıştır. Fatma Sultan öldüğü 1882 yılına kadar burada göz hapsinde tutulmuştur.

Bir süre oldukça bakımsız kalan bina, 1887 yılında II. Abdülhamit’in küçük kız kardeşi Mediha Sultan’a tahsis edilmiştir. Mediha Sultan’ın Damat Ferit Paşa ile evlenmesinden sonra, bina Damat Ferit Paşa Sarayı olarak anılmış ve 1922 yılına kadar yazlık saray olarak kullanılmıştır. Vahdettin’in sadrazamı olan ve Milli Mücadele aleyhindeki çalışmaları ile tanınan Damat Ferit, Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının zaferinden sonra iki gün içinde ülkeyi terk etmiş, Baltalimanı Sarayı’nın kıymetli eşyaları da 1925 yılında müzayede ile satılmıştır.

Read More

II.Selim Türbesi

Sultan II.Selim Türbesi, Ayasofya Müzesi’nin bahçesinde yer alır.  II.Selim tarafından 1574’de Mimar Sinan’a yaptırılan türbe, onun ölümünden üç yıl sonra, 1574’de tamamlanmıştır.

Büyük bir saltanat mezarlığı sayılabilecek türbede, toplam 42 sanduka vardır. Girişin tam karşısında Sultan II. Selim yatmaktadır. II.Selim’in bir yanında eşi Nurbanu Sultan(Atik Valide), diğer yanında kızı Gevherhan Sultan(Piyale Paşa’nın eşi), onun yanında diğer kızları İsmihan Sultan(önce Sokullu Mehmet Paşa’nın sonra Kalaylı Koz Ali Paşa’nın eşi) ve Fatma Sultan(Siyavuş Paşa’nın eşi)mefdundur. Sultan II.Selim’in, III.Murat tarafından boğdurulan beş oğlu Süleyman, Osman, Cihangir, Mustafa, Abdullah ile Sultan III.Murat ile Sultan III.Mehmet’in genç şehzadeleri ve kızları da bu türbede gömülüdürler.

Sultan II.Selim’in ölümüyle Osmanlı’da birçok ilk gerçekleşmiştir. II.Selim İstanbul’da ölen ilk Osmanlı padişahı olması yanında, kendi ismiyle yaptırdığı külliyeye defnedilmeyen ilk sultandır. Ayasofya’nın bahçesine inşaa edilen ilk türbe II.Selim Türbesi’dir. Nurbanu Sultan’ın da buraya gömülmesiyle, ilk kez bir padişah eşi, Sultanla aynı türbeye gömülmüştür.

Sultan II.Selim’in, türbesini Ayasofya’nın bahçesine yaptırmayı tercih etmesine sebep olarak, yapıyı tümüyle elden geçirtip,minarelerini ekletmesi  ve Ayasofya’yı bir ölçüde kendi eseri gibi kabul etmesi gösterilir.

Read More

Faik ve Bekir Bey Yalıları – İkiz Yalı

 Faik ve Bekir Bey Yalıları ya da diğer bilinen adıyla İkiz Yalı, Yeniköy’de Köybaşı Caddesi üzerinde, Yeniköy İskelesi’nin hemen yanında yer alır. Sara Sultan tarafından ikiz kızları için mimar Raimonda d’Aranco’ya 1890-1895 yıllarında yaptırılmıştır.

400m2 yüzölçümüne sahip yalı, ahşaptan eklektik üslupta inşaa edilmiştir. Birbirine bitişik iki yapıdan müteşekkil yalı, üç katlıdır. İki yalı birbirine kapılarla açılır. Yalının güney bölümünü Faik Kurtoğlu, kuzey bölümünü Bekir Sıtkı Oyal satın aldıktan sonra bina Faik Bey ve Bekir Bey Yalıları olarak anılmaya başlanmıştır. İkiz Yalı’dan güney bölümü 1952’de Lütfiye Kurtoğlu’nun, kuzey bölümü 1967’de Müh.Adnan Ünlütürk’ün mülkiyetine geçmiştir.

Read More

Beşiktaş Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi

 

Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi, Beşiktaş merkezde, İlhan Sokak’da yer alır. Asdvadzadzin Gregoryen Ermeni Kilisesi’nin tam adı, Kud Dıpo Surp Asdvadzadin Kilisesidir (Aziz Meryem Ana’nın Sandukasının Bulunuşu.) Bugünkü kilisesaray mimarı Garabet Amira Balyan tarafından 1838 yılında inşaa edilmiştir.

Yapı, Abbas Ağa Mahallesi’nde yer alan, 1681-1684 tarihli,  ahşaptan bir şapelin yerine yapılmıştır.  Doğu-batı ekseninde kapalı haç planında inşaa edilmiş olan Asdvadzadzin Kilisesi, dışarıdan kiremit kaplı kırma çatı ile örtülüdür. İçeride ise ortada, pandantiflerle geçişin sağlandığı bir kubbe ve yan kollarda tonozlar kullanılmıştır. İç mekanda neogotik detaylar göze çarpar. Kubbeyi taşıyan gömme yivli sütunlar, korint başlıklıdır. Narteksli ve galerili kilisenin, kuzeybatısında galeriye çıkış merdivenleri bulunur.

Read More

Cezayirliyan Yalısı – Avusturya Başkonsolosluğu Binası

 Cezayirliyan Yalısı ya da bugünkü Avusturya Büyükelçiliği Yazlık Binası, Yeniköy’de Köybaşı Caddesi üzerinde, 44 numarada yer alır. 1885 yılında Hassa Mimarı Mıgırdıç ve Çarkçıyan Kalfa tarafından inşaa edilmiştir.

Büyüklüğü ve ihtişamı ile adeta bir saray görünümünde olan 3 katlı kargir yalı, Neoklasik üsluptadır.

Sadrazam Reşit Paşa’nın adamı olan, dönemin ünlü sarrafı ve Gümrük Emini Mıgırdıç(Mıkırdiç) A.Cezayirli(Cezayirliyan), Reşit Paşa’nın azlinden sonra gücünü kaybetmiş, 1859’da bütün servetine el konulmuştur. Yaşadığı üzücü olaylardan sonra ülkeyi terkeden Mıkırdiç, 1860’da döndüğü İstanbul’da 1861yılında vefat etmiş ve doğduğu semt olan Hasköy’de, Ermeni Mezarlığı’na gömülmüştür.

Mıkırdiç’in serveti elinden alınınca, Cezayirliyan Yalısı’nın inşaatı tamamlanamamış, yapı uzun zaman bu şekilde kalmıştır. 1898’de Sultan II.Abdülhamit,Osmanlı-Avusturya dostluğunun bir nişanesi olarak, yalıyı büyükelçilik binası yapılmak üzere Avusturyalılara vermiştir.

Read More

Kasımpaşa Piyale Paşa Camii

Kanuni Sultan Süleyman’ın hüküm sürdüğü 1500’lerin ortalarında artan nüfusu daha rahat koşullarda barındırma ihtiyacı hasıl olunca tez elden veziri Kasım Paşa’yı çağırır Sultan Süleyman. Sultanın emriyle işe koyulan Kasım Paşa, şimdilerin Kasımpaşasını cami ve muhtelif binalar yaptırarak imar ettirir. Bizans’ın Pegai’si o günden sonra Kasımpaşa’dır artık.

            Kısa bir süre sonra Kasımpaşa’nın arkasında kalan deniz kıyısı olan vadi de yerleşime açılmak istenir. İlk adım ise burada bir külliye inşa edilmesi olur. Bu görev de Piyale Mehmet Paşa’ya verilir.

             Piyale Paşa da elbet sarayın baş mimarını yani Mimar Sinan’ı görevlendirir. Gelin görün ki Sinan, pek bir meşguldür o vakitler zira sık sık Edirne’ye gitmekte Sultan Selim adına yaptırılan muhteşem Selimiye Camisinin inşası için çalışmaktadır. Bu nedenledir ki Sinan kadar belki de daha fazla yanında çalışan mimarların da katkısı büyük olur bu külliyenin yapımında.

  Sinan’ın o dönemdeki eserlerine bakıldığında bu caminin farklılığı hemen çeker dikkatleri ve bundan dolayı da camiyi Sinan’ın gözetiminde bir kalfasının yapmış olabileceği hatta bu kimsenin Osmanlı mimarisiyle ilgisi olmayan Batı’dan gelmiş bir mimar olabileceği de ileri sürülen görüşler arasında alır yerini.

 Kanuni’nin ömrü vefa etmez ve külliye onun ölümünden ancak 7 yıl sonra 1573’de oğlunun saltanatı sırasında, Selimiye’den önce tamamlanır. Cami, Sıbyan mektebi, hamam, sebil, tekke, türbe ve çarşıdan meydana gelen bu külliyeden günümüze yalnızca cami ve türbe ulaşabilmiş.

Read More