Her semt, her sokak, her cadde insanı anlatır bir parça… İnsandır onlara hayat veren. Tıpkı Beyoğlu’nda Tünel ve Taksim meydanları arasında uzanan meşhur cadde de, İstiklal Caddesi’nde olduğu gibi.
Akşamları ama ille de hafta sonları yolunuz düştüğünde büyük bir insan seli karşılar sizi, iğne atsan yere düşmez misali. Salah Birsel’in; “ İstiklal Caddesi dediğin/ Antep kilimine benzer / Beyazlar, yeşiller, karalar…” dizelerinde bahsettiği gibi çeşit çeşit insanla doludur İstiklal.
“Yeryüzünde böyle bir yer daha var mıdır bilmiyorum? Müzik marketlerden caddeye yayılan arabesk, protest, caz, pop, metal, klasik müzik, Türk müziği, türkü ve sınıflandırılamamış ne kadar şarkı varsa kulağınızı tırmalardı. Parfüm, ter, yemek ve çiçek kokuları arasında keyifle, kederle, aceleyle, dalgınlıkla, pervasızca, çapkınca, tek başına, toplu yürürdü insanlar…” böyle anlatır Ahmet Ümit, Beyoğlu Rapsodisi romanında İstiklal’i.
Ve devamında çok kollu, çok dallı büyük bir ırmağa benzetir bu muhteşem caddeyi, öyle ya papazından, cami hocasına, bankacısından, işportacısına, öğrencisinden, öğretmenine, tinercisinden, evsizine, yerlisinden, yabancısına insana dair ne varsa, kim varsa hepsini, herkesi sorgusuz sualsiz kucaklar bu meşhur cadde.
Read More