degisti.com

zamanla her şey değişir…

Archives 2011

Sultanahmet Meydanı

Sultanahmet Meydanı ya da Atmeydanı(Hipodrom), İstanbul’un en önemli meydanlarından biridir. Sultanahmet Camii(http://www.degisti.com/index.php/archives/675) ile Ayasofya Müzesi(http://www.degisti.com/index.php/archives/5873) arasındaki bu meydan, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatoru Septimus Severus’un(193-211), kendisine ihanet eden Byzantium’u yerle bir etmesinden sonra kurulmuş, Konstantinus zamanında(306-337)hipodrom olarak son şeklinin almıştır.

Bizans İmparatorluğu döneminde siyasal yaşamda önemli bir yeri olan at ve araba koşularının yanı sıra devrimlerin ve ayaklanmaların da değişmez alanı olan hipodrom, devasa bir U harfi şeklinde idi; hipodromun doğu uzun tarafında, üstünde 4 bronz at bulunan(ki bu at heykelleri bugün Venedik’teki San Marco Katedrali’nin üst kısmında yer alıyor), balkon şeklinde imparator locası yer alırdı. Ortada, hipodromun kum kaplı sahasını ikiye bölen, arabaların etrafında yarıştığı alçak bir duvar, bu duvarın üstünde de imparatorluğun çeşitli yerlerinden getirilen abideler ve meşhur at yarışçıları ile atlarının heykelleri bulunurdu.

1204 Latin istilası sırasında tahrip edilip, yağmalanan Hipodrom,Osmanlı İmparatorluğu döneminde, tıpkı eski günlerindeki gibi gösterişli törenlerin tertiplendiği; kırk gün kırk gece süren şehzade sünnet düğünleri ve şenliklerin, at ve cirit oyunlarının, spor yarışmalarının yapıldığı alan olmuştur. İmparatorluğun gerileme döneminde, yeniçeri ve sipahi ayaklanmalarının birçoğu burada gerçekleşmiştir. 16.yüzyılda bazı büyük vezir konaklarının ön cepheleri bu meydana bakardı. 17. yüzyılın başında(1617) Sultanahmet Camii’nin inşasıyla daralan Atmeydanı, Topkapı Sarayı’na, kentin ticaret ve liman kesimlerine yakınlığından dolayı imparatorluğun son dönemine kadar önemini korumuştur. 1863’de İlk Osmanlı sergisi, bu meydanda açılmıştır. Sultanahmet Meydanı, Abdülaziz’in son yıllarında parka dönüştürülmüştür.

Read More

Büyükada

Büyükada,Marmara Denizi’nin kuzeydoğusunda yer alan Prens adalarının en büyüğüdür. Eski Yunanca adı Prinkipos‘dur, ki Prinkipos Yunanca’da Prens anlamına gelmektedir. Bizans döneminde diğer Prens adaları gibi sürgün yeri olarak kullanılan Büyükada, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden bir ay önce, Baltaoğlu Süleyman Bey tarafından ele geçirilmiştir. Adalar ilçesinin merkezi olan Büyükada’nın toplu yerleşme alanı kuzey kısmında toplanmıştır. Vapur iskelesi,çarşı,hükümet konağı ve otellerin çoğu bu bölgede yer almaktadır.

Read More

Kariye Müzesi

Kariye Müzesi, Edirnekapı’da(http://www.degisti.com/index.php/archives/2760) Avcıbey Mahallesi Kariye Türbesi Sokağı’nda yer alır. Bizans döneminde kilise, fetihden sonra ise cami olarak kullanılmıştır.

Bizans’ın en önemli manastır kiliselerinden biri olan yapı, İmparator I. Konstantinus şehir surlarını inşaa ettirdiğinde sur dışında kaldığı için Grekçe “açık arazi” ve “kent dışı” anlamına gelen “Khora” ismini almıştır. Fetihten sonra da, Osmanlıca’daki “Karye” yani kent dışı anlamına gelen kelime buraya uygun görülmüştür.

Binanın ilk yapılışının IV. üncü yy. ait olduğu iddia edilirse de, bu döneme ait bir buluntu günümüze gelmemiştir. Elimizdeki en erken arkeolojik bulgular VI. y.y. a aittir. Bu da ana apsis’in altındaki temel kalıntılarından anlaşılmaktadır. Günümüze gelmiş olan bina, Komnenoslar dönemine ait iki safha halindedir. Kilise, dört sütun tarafından taşınan küçük, kubbeli, kapalı Yunan haçı planlı bir yapı olup, Kurtarıcı İsa’ya (Soteros) adanmıştır.

Read More

İstanbul’un Surları

İstanbul Surları, İstanbul’un çevresinde bulunan, Bizans zamanında yapılmış şehir duvarlarıdır. 5.yüzyıldan başlayarak inşaa edilmiş, yıkılmalar ve yeniden yapmalar dolayısıyla dört defa elden geçirilmiş olan surların uzunluğu 22 km.’dir. Haliç surları 5.5 km., Kara Surları 7,5 km.,Marmara Surları 9 km.’dir.

İlk surlar :  Megaralı Dorların bugün tahminen Topkapı Sarayı’nın(http://www.degisti.com/index.php/archives/781) olduğu yerde, Akropolis Tepesi diye adlandırdıkları küçük yerleşimlerinin etrafını çevirdikleri duvardır. Bu surların fetihten sonra Sur-u Sultani denilen Topkapı Sarayı surlarının temellerinde kullanıldığı ileri sürülmektedir. Dönemin tarihçileri, bu surların yapımına 412’de başlandığını ve çok kısa bir sürede bitirildiğini söylerler. 5,7 km. uzunluğundaki bu surlar, 96 adet kule ile sağlamlaştırılmıştı. Roma İmparatoru Septimus Severus 196’da Byzantion’u ele geçirdiğinde daha sonra I.Konstantinus (324–337)’un yaptırdığı surun temelini teşkil edecek olan Sarayburnu’ndan başlayıp Hipodrom’a kadar devam eden surları yaptırmıştır.

Read More

Sultanahmet Camii Külliyesi

Sultanahmet Camii Külliyesi, kendi adıyla anılan semtte, Ayasofya Müzesi’nin( http://www.degisti.com/index.php/archives/5873 ) karşısında yer alır. Mimarı, Mimar Sinan öldükten sonra baş mimarlığa getirilen Sedefkar Mehmet Ağa’dır. I. Ahmet tarafından 1609 yılında büyük bir törenle yapımına başlanmış ve 1616 yılında tamamlananmış olan Sultanahmet Külliyesi, İstanbul’daki en büyük külliyelerden biridir. Ayrıca külliyenin Osmanlı klasik mimari anlayışının son örneklerinden biri olması, yapıya ayrı bir değer katmıştır.

Yapı yabancılar tarafından “ Mavi Cami” olarak da bilinir. Bu cami emsallerinin hiçbirinde olmadığı kadar aydınlık ve ferahtır. Üç sıra halinde duvarlarda, yarım, merkezi ve köşe kubbelerin kasnaklarında açılmış sayısız pencereden ışık alan caminin, duvarlarını kaplayan çini ve kalem işi süslemelerindeki hakim renk olan mavi, camiye bu ismin verilmesinde sebep olmuştur.

Bu anıtsal cami için Evliya Çelebi’nin yazdığına göre; yedi saray(Mehmet Paşa Sarayı, Ayşe Sultan Sarayı vb.) yıktırılmıştır. Külliyenin ana yapıları; cami, imaret, medrese, hünkar kasrı, hamam, çeşme, darüşşifa, sıbyan mektebi, arasta, sebiller, kiralık odalar, evler ve mahzenlerdir. Külliye yapıları, Akarat-ı Vakf-ı Şerif’de ayrıntılı olarak verilmiştir.

Sultanahmet Camii, kareye yakın iki plandan oluşmaktadır; bunun birini avlu diğerini de harim meydana getirmektedir. Yapı yüksek bir su basman üzerindedir. Mimar Mehmet Ağa’nın, camiin zeminini yer seviyesinden yükseltmesi, yapının Ayasofya’dan daha yüksek görünmesini istediği şeklinde yorumlanabilir. Bunun için, camiin yalnız iç avlu ve harimi için bir set yapılmıştır.

Read More

Rumeli Hisarı

Rumeli Hisarı, adını verdiği semtte (http://www.degisti.com/index.php/archives/2588), Yahya Kemal Caddesi üzerinde yer alır. Anadolu Hisarı`nın(http://www.degisti.com/index.php/archives/139) karşısında, İstanbul Boğazı`nın(http://www.degisti.com/index.php/archives/511) en dar ve akıntılı kısmında inşaa edilmiş, muhteşem bir eserdir. Fatih Sultan Mehmet tarafından, İstanbul’un fethinden önce, boğazın kuzeyinden gelebilecek saldırıları engellemek için yaptırılmıştır. Rumeli Hisarı’nın adı Fatih vakfiyelerinde Kulle-i Cedide, Neşri tarihinde Yenice Hisar, Kemalpaşazade Aşıkpaşazade ve Nişancı tarihlerinde Boğazkesen Hisarı olarak geçmektedir.

Hisarın yapımına 15 Nisan 1452′de başlanmıştır. Her bölümün inşaası bir paşanın denetimine verilmiş, deniz tarafına düşen bölümün inşaasını da Fatih Sultan Mehmet bizzat kendisi üstlenmiştir. Denizden bakıldığında sağ taraftaki kulenin yapımına Saruca Paşa, sol taraftakinin yapımına Zağanos Paşa, kıyıdaki kulenin yapımına da Halil Paşa nezaret etmiştir. Buralardaki kuleler de, bu paşaların isimleriyle anılmaktadır. Hisarın inşaası 31 Ağustos 1452′de tamamlanmıştır. Rumeli Hisarı 30 dönümlük bir alanı kapsamaktadır. 90 gün gibi kısa bir sürede tamamlanan hisarın, üç büyük kulesi dünyanın en büyük kale burçlarına sahiptir.

Read More

Nusretiye Camii

19. y.y.’ın büyük selatin camilerinden biri olan Nusretiye Camii, Tophane Cami olarak da bilinir.III. Selim tarafından, Tophane-i Amire’deki (http://www.degisti.com/index.php/archives/20416)Arabacılar Kışlası’nda yaptırılan cami 1823’de yanınca, yerine II. Mahmut,mimar Kirkor Balyan’a, bugünkü camiyi yaptırmıştır. Hacı Mıgırdiç Çarkyan’ın ikinci kalfa ve resimcibaşı olarak çalıştığı caminin inşaası üç yıl sürmüş, yapı 8 Nisan 1826’da büyük bir törenle açılmıştır. Caminin tamamlanmasından kısa bir süre sonra “Vaka-i Hayriye” nin patlak vermesi ve sonunda yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla,II.Mahmut bu yeni camiye, zafer anlamına gelen “Nusretiye” adını vermiştir.

Barok ve rokoko ile ampir üslupları arasında bir geçiş yapısı olan cami, yüksek bir su basmanı üzerine inşaa edilmiş, yerden 2m. yüksek sütunlar üzerine oturtulmuştur.Yapı genel olarak, kare planlı bir harim, buna eklenmiş bir mihrap nişi, harimin doğu ve batısında bulunan içe kapalı dışa açık yan galeriler,harimin giriş tarafında yer alan içe açık bir galeri,bu bölümün önünde bulunan son cemaat yeri,giriş cephesi tarafında batıda hünkar mahfili ve bunun batı yan galeri üzerindeki uzantısı,doğuda cami personelinin konutu ve hünkar mahfiliyle personel konutu birimlerinin içeri çekilmiş köşelerinde yükselen minarelerden oluşmaktadır.

Read More