degisti.com

zamanla her şey değişir…

Archives 2011

Kurtuluş – Tatavla

Kurtuluş, eski adıyla Tatavla, büyük bir kısmıŞişli’ye(http://www.degisti.com/index.php/archives/15379 ,bir kısmı ise Beyoğlu ilçesine bağlı tarihi bir semttir. Yaklaşık 470 yıllık bir geçmişe sahip olan semt, Pangaltı’nın üzerinde bulunduğu tepeden güneye doğru hafif bir eğimle inen eski bir dere yatağı ve bu dere yatağını çevreleyen tepeciklerin üzerinde kurulmuştur.

 Aya Dimitri Tepeleri denen bu tepeler, adını aynı isimli yerleşimde yer alan ve 16.yy’da yapılan Rum Ortodoks kilisesinden almıştır. Zaman içinde bu yerleşimde tavlalar (at ahırları) yapılınca, semt Tatavula,Taula,Tatagula,Tataulon gibi değişik isimlerle anılmış, 19.yüzyıl ortalarında ise Tatavla adını almıştır. Cumhuriyet dönemine kadar da, semtin ismi Tatavla olarak kalmıştır. 1929 yılında semti küle çeviren yangından sonra adı “Kurtuluş” olmuştur.

Read More

Küçüksu Mihrişah Sultan Çeşmesi – Küçüksu Kasrı Çeşmesi

Küçüksu Mihrişah Sultan Çeşmesi ya da Küçüksu Kasrı Çeşmesi, Beykoz Küçüksu’da, Küçüksu Caddesi üzerinde yer alır. Küçüksu Kasrı ( http://www.degisti.com/index.php/archives/4489 ) içinde yer alan çeşme, 1806’da Sultan III. Selim Han tarafından annesi Mihrişah Sultan adına yaptırılmıştır. Mimarı bilinmeyen çeşme, Göksu ve Küçüksu dereleri arasındaki ünlü mesirede yer alması dolayısıyla, İstanbul literatüründe özel bir yere sahiptir. Eski Boğaziçi resimlerinde en fazla tasvir edilen yapılardan biridir; Küçüksu Çeşmesi.

Yapı, günümüze özgün olarak gelebilmeyi başarmış ender eserlerdendir. Sultan III.Selim 1792’de henüz ahşap bir yapı olan Küçüksu Kasrı’nı tamir ettirmiş, kasrın arkasında ve yanında bulunan ağaçlık mesire yerini de düzenletmiş ve 1806 yılında, çok sevdiği annesi için buraya bir çeşme yaptırmıştır.

Read More

Rüstem Paşa Camii

Rüstem Paşa Cami, Tahtakale’de Hasırcılar Caddesi üzerinde yer alır. Yapı Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’la evli olan, meşhur Osmanlı Sadrazamlarından Hırvat asıllı Rüstem Paşa tarafından, 1561 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Hadika’da, Rüstem Paşa Camii’nin inşaa edildiği arsa üzerinde, önceden Halil Efendi Mescidi’nin olduğunu yazar. Yapı fevkani olarak yapılmış; alt kısmına mahzenler ve dükkanlar yerleştirilmiştir. Cami, tüm iç mekanını kaplayan eşsiz 16.yüzyıl İznik çinileri dolayısıyla Sinan’ın en ünlü yapılarındandır.

Rüstem Paşa Camii’nin mimari karakteri, yapının banisi Rüstem Paşa’nın kişiliğiyle hiç de haksız olmayan bir biçimde ilişkilendirilir. Paraya düşkünlüğü, kurnazlığı ve sofuluğu ile ünlü Rüstem Paşa, şaşırtıcı olmayan bir şekilde halk ve yeniçeriler arasında pek sevilmeyen biriydi. Kendisi ölünce adına eşi Mihrimah Sultan’ın tamamlattığı bu camiye, dönemin hiçbir şairinin kitabe yazmamış olması da, bu nedenlerden kaynaklanmaktadır.

Read More

Zeki Paşa Yalısı

Zeki Paşa Yalısı, Sarıyer’e bağlı  Rumelihisarı semtinde, Baltalimanı-Hisar yolunda, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün ayağı altında yer alır. Yalı, XIX. yüzyılın 2.yarısında, mimar Alexandre Vallaury tarafından, Sultan II. Abdülhamit dönemi nazırlarından Tophane Müşiri Zeki Paşa(1849–1914) için inşaa edilmiştir. Müşir Zeki Paşa, Meşrutiyet’in ilanından sonra, Küçük Sait Paşa kabinesinde yalnızca yedi gün görev yapmış ve sonra da azledilmiştir.

Tophane Müşiri Zeki Paşa Yalısı, Boğaziçi’ndeki diğer yalıların farklı olarak, adeta bir şato görünümündedir. Yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahip olan yalı, 5 katta 3.000 m2’ye yakın kapalı alanı(23 oda+8 banyo), 4.000 m2’lik bahçesi ve 130 metrelik rıhtımıyla, Boğaz’ın en görkemli yapılarından biridir.

Read More

Çiçek Pasajı

Ahmet Ümit, Beyoğlu Rapsodisi adlı romanında: “Grande Rue de Pera, Cadde-i Kebir, İstiklal Caddesi ya da Beyoğlu nasıl adlandırılırsa adlandırılsın burası her gün, her an değişen yeryüzünün en büyük tiyatro sahnesi gibiydi” diye anlatır daha doğrusu Selim’e böyle anlattırır Beyoğlu’nu…Roman kahramanları Selim, Kenan ve Nihat birlikte arşınlar Beyoğlu’nun gizemli sokaklarını…İmroz Meyhanesinden, Hacı Abdullah Lokantasına, Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nden Hüseyin Ağa Camii’ne, Rumeli Han’dan Çiçek Pasajı’na… Beyoğlu’na ait neredeyse tüm mekanlara girer çıkar bu üç kafadar.

Belki de bu kitabı okuduktan sonra daha bir dikkat kesildim Beyoğlu’na. İstiklal Caddesi’nin kalabalığı bambaşka göründü gözüme ve elbette eşine benzerine rastlanmayan muhteşem binaları. Siz de insanların telaşlı koşturmacasından, alışveriş vitrinlerinden gözünüzü ayırıp biraz da ona bakın. Mesela Çiçek Pasajı’nın önünden geçiyorsanız şöyle bakın, uzun uzun izleyin, berbat yapılaşmanın kol gezdiği günümüzün İstanbul’unda gözünüzün pasını silin.

Read More

Levent

Levent, İstabul’un Beşiktaş ilçesine bağlı bir semttir. Batıda Büyükdere Caddesi, doğuda Etiler ve Akatlar,  güneyde Levazım Mahallesi, kuzeyde ise Maslak semtleriyle çevrilidir.

Levent semtinin ilk kullanımı Sultan I.Abdülhamit dönemine rastlar. 1780’li yıllarda padişah, bugünkü Büyükdere Caddesi’nin doğusunda bulunan bölgeyi Kaptan_ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’ya vermiş,o zamanki deniz askerleri Levent adıyla anıldığı için Cezayirli Hasan Paşa’nın bu toprakları “Levent Çiftliği” adıyla anılmaya başlanmıştır.

I.Abdülhamit’den sonra tahta geçen III.Selim, Nizam_ı Cedid ordusunun ilk kışlasını Levent Çiftliği’nde kurmuştur. Bu tarihten sonra da bölge Levent Çiftliği ya da Levent Kışlası olarak bilinmiştir. Kışla bugünkü Ortaköy(http://www.degisti.com/index.php/archives/16181) ile Baltalimanı arasındaki sırtlardaydı.  1790’lı yıllarda yaklaşık 4000 kişilik bir askeri birliğin barındığı bu çiftlikte, Avrupa starndartlarında tüfekler ve kasaturalar imal ediliyor, ok atılıyor, ata biniliyor, müzik dinleniyor ve pehlivan güreştiriliyordu. Zamanla Levent Çiftliği’nin askeri fonksiyonu kaybolmuş ve bu geniş arazi, yakınındaki Zincirlikuyu ve Balmumcu çiftlikleri gibi ziraat amaçlı kullanılmaya başlanmıştır.

Read More

Atik Ali Paşa Camii

 

Çemberlitaş’ta Yeniçeriler caddesi üzerinde yer alan Atik Ali Paşa Camii, vakti zamanında Sedefçiler, Eski Ali Paşa, Dikilitaş, Vezir Hanı, Sandıkçılar Camii gibi isimlerle de anılmamış değil.

Ne var ki hemen her eser, kendini yaptıranın adını taşır, başka isimleri olsa da baki kalan hep banisinin ismi olur.

Sultan II. Bayezit devri veziriazamlarından olan Atik Ali Paşa, burayı aslında cami ile beraber medrese, imaret, hankah (türbe) ve kervansaraydan oluşan bir külliye olarak yaptırmasına rağmen, biz bugün sadece cami ve ön cephesi kesilmiş olan medreseyi görebilmekteyiz.

Bu yüzyılın başına kadar harap bir halde ulaşmayı başaran İmaret, hazirenin devamındaydı. Bir kısmı Divanyolu caddesinin düzenlenmesi sırasında, kalan kısmı da 1912 -14 yılları arasında yok olup gitmiş.

Hankahın  avlu giriş kapısı yanında bulunan ve üzerinde bir muvakkithane kitabesi olan yapı olduğu sanılmakta.

19.yy.’ın sonlarına kadar ayakta olan Elçi Han’ın ise Atik Ali Paşa’nın kervansarayı olduğu düşünülür. Medrese ile beraber caddenin karşısında yer alan han, 1865 Hocapaşa yangınında harap olmasının ardından 1880’e doğru da tamamen yıkılır.

Geçirdiği bütün badirelere inat günümüze ulaşmayı başaran Atik Ali Paşa’nın yadigarı olan caminin orijinal bir kitabesi mevcut değil ne yazık ki.Ancak cümle kapısı üstünde bulunan ayet-i kerime yazısının köşesinde göze çarpan 902 tarihi bize caminin muhtemelen 1496-97 yıllarında yapılmış olduğuna dair bilgi verir. 

Read More