Üsküdar
Üsküdar, İstanbul’un Anadolu yakasında yer alan ilçelerinden biridir. Kuzeyde Beykoz(http://www.degisti.com/index.php/archives/337), kuzeydoğuda Ümraniye, doğuda Ataşehir, güneyde Kadıköy(http://www.degisti.com/index.php/archives/524) ve batıda İstanbul Boğazı’yla(http://www.degisti.com/index.php/archives/511) çevrilidir. Üsküdar ilçesi, Marmara Denizi ile Boğaz sularının birleştiği yerde Kocaeli Yarımadası’nın ucunda, iki yakası tepelerden oluşan derin ve denize açık bir vadi içinde kurulmuştur.
Yüz ölçümü 36 kilometrekare olan Üsküdar, doğudan batıya doğru geniş sırtlar ve tepeler halinde hafif eğimlerle kıyıya yaklaşarak, İstanbul Boğazı’na iner. Sahil uzunluğu 12 km’dir. Kıyı şeridi genellikle dardır. İskelelerin bulunduğu, kamuya açık alan dışındaki kıyı şeridi, ya denize dik ya da özel yapılarla kapatılmış şekildedir.
Büyük Çamlıca Tepesi, Üsküdar İlçesi’nin en yüksek noktasıdır. Diğer önemli yükselti 227 m’lik Küçük Çamlıca Tepesi’dir.Üsküdar İlçesi’nde başlıca akarsu, Küçüksu Deresi’nin başlangıç kollarıdır. İstanbul İli’nde koruların azımsanmayacak kadar yer kapladığı ilçelerden biri de Üsküdar’dır.Bu yeşil alanlar kuzeyden güneye doğru sırasıyla Cemil Filmer, Kandilli Kız Lisesi, Vaniköy Rasathane, Vaniköy, Vahideddin, Cemil Mola, Münir Bey, Fethi Paşa, Demirağ, Hüseyin Avni Paşa, Abdülmecid Efendi, Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi, Büyükçamlıca, Küçükçamlıca ve Adile Sultan Validebağı korularıdır. Bu koruların halka açık bir bölümü aynı zamanda mesire yeri özelliği taşır.
1926 yılına kadar il statüsünde olan Üsküdar, aynı yıl yapılan yasal düzenlemeyle ilçe statüsüne getirilip İstanbul’a bağlanmıştır. 1930’da Kadıköy ve Beykoz, 1987’de Ümraniye’nin Üsküdar’dan ayrılarak ilçe olmaları, 2008’de de Örnek, Esatpaşa ve Fetih mahallelerinin Ataşehir ilçesine bağlanmasıyla bugünkü sınırlarına ulaşmıştır.
Farsça “ulak”, anlamına gelen “Eskudari” kelimesinden türediği de düşünülen Üsküdar adının, Roma döneminin askeri birliklerden olan Scutarii ve buradaki Skutarion Kışlası’ndan geldiği düşüncesi daha yaygındır. Bizanslılar döneminde Hrisopolis (Altınşehir) olarak adlandırılan Üsküdar, 12. yy’dan itibaren Skutarion olarak tanınmaya başlamıştır. Skutarion adı zamanla Üsküdar’a dönüşmüştür.
İlçeye adını, güneybatı kesimdeki eski iskele yerleşmesi verir. Günümüzde hemen hemen Selman Ağa, İnkılap, Gülfem Hatun ve Rumi Mehmet Paşa mahallelerini içine alan bu tarihsel yerleşmeye Üsküdar denir. Bazı kaynaklara göre, Moda Burnu’nda oturan Halkedonlular teknelerini MÖ 7. y.y.’da Üsküdar kıyısında bulunan tersanelerde inşaa ediyorlardı. Semt M.Ö .5.y.y.’da kıyıdaki yerleşim bölgesini surla çeviren Atinalılar döneminden ve hatta daha da önceden beri önemli bir ulaşım ve konaklama merkeziydi. Boğaz’ıniki yakası arasındaki ulaşımda tarih boyunca büyük önem taşıdı. Bizantion ve Konstantinapolis’i ele geçirmek amacıyla değişik dönemlerde doğudan gelen farklı güçlerin düzenledikleri saldırılar sırasında hep askeri üs olarak kullanıldı.
Ulaşım, konaklama, askeri üs olarak yararlanılmasının yanı sıra, ticari açıdan da büyük önem taşıyan Üsküdar, Konstantinopolis’in fethinden çok önce 1352’de Türklerineline geçti. Orhan Gazi döneminden beri Osmanlıların denetiminde olan Üsküdar’a Türklerin geniş ölçüde yerleşmesi II.Mehmet dönemine rastlar. Fetihden sonra, kent ile çevresinde yönetim ve yargı düzeninin kurulması sırasında iki büyük birim belirlendi. Sur içindeki kentsel alanı İstanbul Kadılığı temsil ediyordu. Sur dışında banliyö durumundakiEyüp, Galata ve Üsküdar kadılıklarına ise Bilad-ı Selase deniyordu. Üsküdar kadısı, öbür kadılarla birlikte padişah ve sadrazama bağlıydı. Anadolu Kavağı,Gebze, Kartal, Pendik ve Şile’de Üsküdar kadısının birer naibi vardı. Beykoz Kazası da Üsküdar Kadılığı’na bağlıydı ama naibini arpalık olarak bu kazayı yöneten müneccimbaşı belirlerdi. Kandıra ve Şile kazaları da 1581’de Üsküdar Kadılığı’na bağlandı. 1826’da İhtisab Nezareti, 1846’da da adı daha sonra Zaptiye Nezareti olarak değiştirilen Zaptiye Müşirliği kuruldu. 1867’de çıkarılan Vilayetler Nizamnamesi’ne göre İstanbul’da valilik kurulmamış, bu görev Zaptiye Müşirliği tarafından yürütülmüştür. Bu dönemde Dersaadet ve Bilad-ı Selase, Bab-ı Zaptiye’ya bağlı değildi. 1854’te şehremaneti kurulunca İhtisab Nezareti kaldırıldı ve 1877’de Beyoğlu, İzmit, Kaza-ı Erbaayla birlikte Üsküdar da mutasarrıflık yapıldı. Bu mutasarrıflıklar Zaptiye Nezareti’ne bağlıydı. Üsküdar Mutasarrıflığı’nın Beykoz, Gebze, Kartal ve Şile kazaları vardı. 1918’de İstanbul Vilayeti’ne bağlı Beyoğlu ve Üsküdar mutasarrıflıkları, Cumhuriyet’in ilanından sonra 1924’te tüm sancaklar vilayet yapılınca ayrı birer vilayet oldular. 1926’daki yönetsel düzenlemeler sırasında Üsküdar da ilçe yapılarak İstanbul Vilayeti’ne bağlandı.
Üsküdar uzun süre 1930’da adı değiştirilen İstanbul Belediyesi’nin şube müdürlüklerinden biriydi.Eskiden doğuda Kartal ilçesine komşu olacak kadar geniş bir alanı kaplayan Üsküdar İlçesi’nin görünümü, tüm ilde olduğu gibi 1950’lerden itibaren hızla değişmeye başladı. Ülkenin çeşitli yörelerinden İstanbul’a yönelen göçten Üsküdar İlçesi de payına düşeni aldı. 1960’larda Çamlıca, Bulgurlu ve daha doğudaki alanlarda hızlı bir gecekondulaşma yaşandı. Bu yıllarda sanayi bölgesi olarak belirlenen Ümraniye ve çevresinde gecekondular ve gecekondu mahalleleri oluştu. Buradaki hızlı nüfus artışı 1963’de Ümraniye’de belediye kurulmasını zorunlu kıldı.
Boğaziçi Köprüsü’nün açılması Kadıköy’de olduğu gibi Üsküdar’da da yerleşimi özendirdi. Otomobil edinmenin yaygınlaşmasının getirdiği ulaşım kolaylığı ilçenin İstanbul Boğazı’na bakan semtlerinde de nüfus artışına neden oldu. İlçenin 1970-1980 arasındaki yıllık ortalama nüfus artışı yüzde 10’u aştı. Bunun nedenlerinden biri de FSMK çevre yollarının geçtiği kırsal kesimde hızlı bir yapılaşma yaşanmasıydı. Bu gelişmeler Ümraniye’nin 1987’de ilçe yapılmasıyla sonuçlandı. 2008 yılında yapılan idari düzenlemeyle, ilçenin güneydoğusundaki 3 mahalle, Üsküdar’dan ayrılarak yeni kurulan Ataşehir İlçesi’ne katıldı.
Üsküdar Osmanlı dönemi boyunca büyük bir imar faaliyetine sahne olmuş; yerleşim birçok külliye, cami, hamam, çeşme, saray, sahilsaray, yalı ve köşkle süslenmiştir. olan Kız Kulesi (http://www.degisti.com/index.php/archives/587 ) sadece Üsküdar’ın değil İstanbul’un hatta Türkiye’nin simgelerinden biridir.
Ayrıca Mihrimah Sultan Külliyesi (http://www.degisti.com/index.php/archives/5430 ), Eski Valide Camii, Şemsi Paşa Külliyesi (http://www.degisti.com/index.php/archives/7251 ), Yeni Valide Külliyesi, Ayazma Camii (http://www.degisti.com/index.php/archives/5862 ), Beylerbeyi Camii( http://www.degisti.com/index.php/archives/4724 ), Beylerbeyi Sarayı( http://www.degisti.com/index.php/archives/343 ), Adile Sultan Kasrı(http://www.degisti.com/index.php/archives/7582 ),III.Ahmet Çeşmesi( http://www.degisti.com/index.php/archives/7261 ), Selimiye Kışlası (http://www.degisti.com/index.php/archives/5843 ), Büyük Selimiye Camii Üsküdar’ın önemli yapılarından bazılarıdır.
Yine Üsküdar’da bulunan Karacaahmet Mezarlığı İstanbul’un Anadolu yakasındaki en büyük müslüman mezarlığı olma özelliğini yüzyıllardır korumaktadır. Üsküdar’da farklı dinlere ait mabedler yan yanadır.
Osmanlı döneminde ilçenin İstanbul Boğazı kıyısında birçok sahilsarayı ve yalı vardı. Yalnızca yalılardan çok az bir bölümü günümüze kadar ayakta kalabilmiş, yanmış ve yıkılmış olan eski yapıların yerine yeni yalılar inşa edilmiştir. Eski yalılardan günümüzde kısmen ya da tamamen ayakta olup görünebilen bazıları, Kıbrıslı Yalısı(http://www.degisti.com/index.php/archives/5358 ), Abud Efendi Yalısı (http://www.degisti.com/index.php/archives/1383 ), Edip Efendi Yalısı, Mahmut Nedim Paşa Yalısı(http://www.degisti.com/index.php/archives/5796 ), Sadullah Paşa Yalısı’dır.
Üsküdar’ın ulaşım açısından taşıdığı önem günümüzde de sürmektedir. Eskiden Üsküdar ile Kabataş ve Sirkeci arasında yapılan araba vapuru seferlerine, Boğaziçi Köprüsü’nün açılmasından bir süre sonra son verilmiştir. Araba vapuru seferleri günümüzde Harem İskelesi ile Sirkeci arasında yapılmaktadır. Bu iskele çevresindeki Harem Otogarı Anadolu’daki çeşitli merkezlerle İstanbul arasında yapılan karayolu ulaşımında eskisi kadar olmasa da hala önemli bir yer tutmaktadır.
Boğaziçi Köprüsü’nün Anadolu yakasındaki ayağı, ilçe sınırları içinde yer alır. Eskiden E-5 olarak tanınan D-100 Karayolu Harem’e kadar uzanır. Bu karayolundan Uzunçayır mevkiindeki köprülü kavşakla ayrılan çevre yolu Boğaziçi Köprüsü’ne ulaşır. Bu çevre yolundan K.Çamlıca eteklerinden ayrılan bir başka yol, FSMK çevre yoluyla bağlantı sağlar.
İlçe, karayollarının önem kazanmasından bu yana suyolu ulaşımından yeterince yararlanamamaktadır. İstanbul Boğazı kıyısındaki bazı iskelelerle (Üsküdar, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Kandilli) karşı kıyıdaki belli iskeleler arasında (Üsküdar-Eminönü) şehir hatları vapurlarıyla tarifeli seferler yapılmaktadır. Üsküdar İskelesi’yle Beşiktaş, Kabataş ve Sirkeci arasında yapılan “motor” seferleri de halkın ulaşım gereksinmesini karşılaması açısından önem taşır. Marmaray da Üsküdar’ın ulaşım seçeneklerinden biridir.
Linkler:
Üsküdar Belediyesi Web Sitesi
Hakkı
Mihrimah Sultan Camii’nin önündeki Sultan Ahmet Çeşmesinin vaktiyle deniz kenarında olduğu , daha sonra sökülerek parça parça şimdiki yerine taşındığı söyleniyor.Bu konuda bilgisi olan varsa lütfen yazsın.Teşekkürler