Pera Müzesi
2005 yılı Haziran ayından itibaren İstanbullu sanatseverlerin hayatına giren Pera Müzesi, kısa zamanda benim de en sevdiğim mekanlardan biri haline dönüştü. Hemen her sergisini iple çektiğim müze, Beyoğlu Tepebaş’ında Meşrutiyet caddesi üzerinde yer alır.
Kasımpaşa ve Haliç’e oldukça dik inen yamaçların üstünde bulunmasından dolayı Tepebaşı denilen semt, 1870 yılına kadar Müslüman mezarlıklarıyla kaplıymış. Bu tarihten sonra mezarlıklar yavaş yavaş kalkarken, Altıncı Daire-i Belediye’nin ilk başkanı Blacque Bey döneminde Tepebaşı’nın imarı da başlamış.
Aralarında Pera Müzesi’nin eski binalarının da bulunduğu pek çok yapı, 19.yy. sonu 20.yy. başında inşa edilmiş olup, her biri o dönemde Avrupa kentlerinde de benzerleri görülen mimari özelliklere sahip, çok katlı, görkemli, cepheleri süslemeli güzel binalardı.
İstanbul’u etkileyen hemen tüm batılı akımlar, ilk örneklerini Beyoğlu bölgesinde verirken 19.yy’ın ortalarından itibaren, o günlere dek tek konaklama yapısı olan hanların, yerlerini otellere bırakmaya başlaması da elbet ilk olarak Beyoğlu’nda İstiklal ve Meşrutiyet Caddeleri üzerinde görülür.
İşte, bugün Pera Müzesi olan binanın yerinde de bu ilk otellerden biri bulunmaktaydı. “Bristol Oteli”. 1893 yılında mimar Achille Manoussos tarafından inşa edilen otel, dönemin en gözde, en prestijli otellerinden biriydi. 1950’li yıllarda dahi haklı ünvanını korumayı başardı. Ne var ki zamanla yeni yapılan otellere karşı rekabet gücünü kaybetti. 1980’li yıllara gelindiğinde ise artık kullanılmıyordu.
O dönemde Eskişehir Bankası tarafından satın alınan yapının ön cephesi korunsa da kalan bölümü yıkılır ve bankanın Genel Müdürlük binası olarak 1986-87 yıllarında yeniden inşa edilir. Tamamen bir büro binasına uygun olarak düzenlenen bina, tarihi Bristol otelinden yadigar kalan cephesiyle uzun yıllar yeni kimliğinde devam eder yaşamaya.
22 Aralık 1999’da bankanın Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’na devredilmesinin ardından binayı satın alan Suna ve İnan Kıraç Vakfı, bitişiğinde konut olarak yapılmış olan beş katlı binayı da alarak Pera Müzesi’ni hayata geçirecek en önemli adım atarlar.
Mimari projesi Dr. Sinan Genim ve Belma Barış Kurtel tarafından tasarlanan Pera Müzesi, yaklaşık 471 metrekarelik bir alan üzerine, iki binanın cepheleri korunup güçlendirilerek, arka tarafının tamamen yıkılmasıyla bambaşka bir kimlikle yeniden inşa edilir.
Orijinal yapılar giriş artı dört kattı, ancak zaman içinde Meşrutiyet Caddesi’nin yapı yüksekliğinin24,50 metrekotuna çıkarılması nedeniyle Genel Müdürlük olarak yapılması sırasında mevcut yapı üzerine iki kat ilave edilmiş.
Bugün Pera Müzesinin de yüksekliği, benzer biçimdedir. Zemin ve birinci katın yüksekliklerinin orijinal yapı ile aynı tutulmasına karşı, diğer üç kat sergi alanlarında yeterli yüksekliği elde etmek amacıyla yeni plânlamada iki kat olarak inşa edildiğinden bugünkü yapı aslında yedi katlıdır.
İkinci bodrum teknik hacimler, müze için gereken depolama üniteleri, birinci bodrum ise 180 kişilik bir oditoryum ve Pera Eğitim odasından oluşur. Zemin katta bir kafe ile hediyelik eşya satış üniteleri, Resepsiyon ve giriş hacmi bulunur. Ana binanın girişi yol kotundan yüksekte olduğu için, buradaki ana giriş kapısı protokol girişleri için kullanılırken, esas ziyaret girişi ise küçük yapıdan yapılır. Yol kotundan düzayak girilen bu giriş ile zemin kat kotuna hem bir merdiven, hem de engelli asansörü ile ulaşılır.
Müzeden içeri girdiğinizde güler yüzle “hoş geldiniz” diyerek sizi karşılayan görevli eşliğinde çantalarınız x-ray cihazında kontrol edilir ve bilet alacağınız bölüme gelirsiniz, aynı güler yüz burada da devam eder. Biletinizi aldıktan sonra da müzedeki yolculuğunuz başlar.
En güzeli ilk olarak en üst kata asansörle çıkıp, belli aralıklarla değiştirilen sürekli sergileri gezmektir. Son 3 kat, kurulduğu 2005 yılından bu yana, birbirinden güzel sergilere ev sahipliği yapmıştır. Belli başlılarını özetlemek gerekirse: 26 Ekim 2005 – 08 Ocak 2006 Jean Dubuffet, 31 Ocak 2006 – 09 Nisan 2006 Henri-Cartier Bresson, 20 Ekim 2006 – 07 Ocak 2007 Konstantiniyye’den İstanbul’a –XIX. Yüzyıl Ortalarından XX. Yüzyıla Boğaziçi’nin Rumeli Yakası Fotoğrafları , 20 Ekim 2006 – 07 Ocak 2007 Rembrandt ve Çevresi/DESENLER, 24 Ocak 2007 – 25 Mart 2007 Chermayeff & Geismar: Son 50 Yılın Amblem, Logo ve Tasarımları, 24 Ocak 2007 – 01 Temmuz 2007 Millet Yazma Eser Kütüphanesi’inden bir seçme ALİ EMÎRÎ EFENDİ VE DÜNYASI Fermanlar, beratlar, hatlar, kitaplar, 13 Nisan 2007 – 01 Temmuz 2007 Kariye, 16 Ocak 2008 – 13 Nisan 2008 Josef Koudelka Fotoğrafları, 26 Eylül 2008 – 11 Ocak 2009 Doğu’nun Cazibesi, 10 Şubat 2009 – 26 Nisan 2009 Mekteb-i Sultani’den Galatarasay Lisesi’ne Ressamlar, 15 Mayıs – 19 Temmuz 2009 Victoria ve Albert Müzesi’nden Dünya Seramiğinin Başyapıtları, 23 Ekim 2009-24 Ocak 2010 Marc Chagall Yaşam ve Aşk: Baskı, Desen ve Resimler, 16 Şubat – 18 Nisan 2010 Picasso – Suite Vollard Gravürler, 04 Mayıs – 18 Temmuz 2010 Fernando Botero, 21 Ekim – 12 Aralık 2010 Csontvary “Macar Resminin Sıradışı Bir Ustası”, 4 Kasım 2010 – 20 Mart 2011 Çarlık Rusyası’ndan Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonu’ndan 19. Yüzyıl Rus Klasikleri, 23 Aralık 2010 – 27 Mart 2011 Frida Kahlo ve Diego Rivera Sergileri.
İkinci katta Sevgi ve Erdoğan Gönül Galerisi’nde Oryantalist Resim Koleksiyonu ve Kesişen Dünyalar başlığı altında Elçi Portreleri karşılar bizi. Oryantalist Resim Koleksiyonu içinde en değerli eserler hiç kuşkusuz Osman Hamdi Bey’in yapıtları ve elbette ünlü “Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosudur. Müzeye her gidişimde ona uğramadan, onu uzun uzun izlemeden ayrılamam oradan. Başka bir büyü vardır bu resimde, bambaşka bir büyü.
Bu koleksiyondaki eserleri incelerken, 17. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına uzanan bir dönemde, Avrupalı ressamların gözünden Osmanlıyı görme fırsatı bulduğumuz gibi, Osmanlı sanatçılarının da bu dönemdeki karşılıklı etkileşimini görme fırsatına erişiriz.
Bu bölümde yer alan II.Abdülhamit döneminin saray ressamı Fausto Zonaro’nun resimlerinden bahsetmeden geçemeyeceğim ki bu koleksiyon içerisinde Osman Hamdi resimlerinden sonra en beğendiğim tablolar Zonaro’ya ait. Bunlar içerisinde “Göksu Sefası”nın ayrı bir yeri olduğunu da belirtmeliyim.
18. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı’nın Avrupa devletleriyle siyasi, askeri, ticari ve kültürel ilişkileri hızlanmış, Osmanlı elçilerinin Batılı ülkelere yaptığı ziyaretler bu döneme özgü Türk Modası’nın canlanmasını sağlamıştır. Osmanlı elçilerinin gittikleri ülkelerin başlıca ressamlarınca yapılan portreleri, Kesişen Dünyalar Koleksiyonunda karşımıza çıkarken bizlere de bambaşka bir dünyanın kapılarını aralar.
Birinci kata indiğimizde büyük salonda “Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri”, küçük salonda ise “Kütahya Çini ve Seramikleri” karşılar bizleri. Bugün sekiz binden fazla objeden oluşan Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu, tarih öncesi çağlardan günümüze Anadolu’da kullanılagelmiş başlıca tartı ve ölçü aygıtlarını, arazi ölçümünden her türlü alışverişe, mimarlıktan kuyumculuğa, denizcilikten eczacılığa kadar çok çeşitli alanlardan her türlü ağırlık, uzunluk, hacim ölçüsünü bünyesinde barındıran ve bununla, gerek dönemler ve yöreler arası sistem ilişkilerinin, gerekse dönüşümlerin ve sürekliliklerin izlenmesine olanak veren, çok değerli bir bilimsel kaynak niteliği taşımakta.
80’li yıllarda Suna Kıraç’ın arzusu üzerine toplanmaya başlanan Kütahya Çini ve Seramikleri, yıllar içinde genişleyip zenginleşerek günümüze ulaşmış bir özel koleksiyon olarak karşımıza çıkmakta.
Aslında Osmanlı Çini Sanatı deyince hep İznik gelir akıllara. İznik çinileri tıpkı Osmanlı gibi en parlak dönemini 16.yy.’da yaşarken kendisinden sonra ortaya çıkmaya başlayan Kütahya Çini ve Seramik Sanatı adeta üvey evlat muamelesi görmüş, daha geri planda kalmıştır. Müze de 400’ün üzerinde parçayı barındıran bu koleksiyon, 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan bir zaman dilimi içinde Kütahya çini ve seramik sanatı gelişim çizgisinin, ayrıntılı bir biçimde izlenmesine olanak vermekte.
Son derece modern bir biçimde düzenlenmiş olan müze, müze işlevinin yanı sıra eğitim programları, film gösterimleri, Pera Müzesi Dostluk Programı gibi kültür ve sanatla dolu dolu bambaşka bir vizyona da sahip.
Müze, Salı – Cumartesi 10.00 -19.00, Pazar günü ise 12.00 – 18.00 saatleri arasında ziyaretçilerine kapılarını açmakta. Pazartesi günü kapalı olan müze, dini bayramların 1.günü ve yılbaşı tatilinde de kapalı.
Girişte tam bilet 10 TL iken, 12 yaş üstü öğrenciler, öğretim görevlileri, 60 yaş ve üstü kimseleri kapsayan indirimli bilet ise 5 TL’dir. 10 kişi ve üstü gruplardan 7 TL alınır. Pera Müzesi Dostları, Genç Çarşamba (öğrenciler), engelliler ve her engelliye refakat eden bir kişi, 12 yaş ve altı çocuklar, ICOM kart sahipleri ve basın mensupları içinse ücret alınmaz.
Müzecilik anlayışına yepyeni bir soluk getiren Pera Müzesi’ni bir kere gezmekle, ben o müzeyi biliyorum diyemezsiniz, o süreli sergileri, eğitim programları, seminerleri, film gösterimleriyle kendini sürekli olarak yenilemekte ve her gidişinizde size farklı farklı lezzetler sunarak kültür ve sanatı adeta yaşam merkeziniz haline getirmektedir.
Şimdiye kadar ziyaret etmediyseniz daha fazla beklemeden bir hafta sonunuzu ona ayırın, pişman olmayacaksınız.
Yazar: Ayfer İlter
Adminden Not: Pera Müzesi demek benim için öncelikle sen demek Ayfercim. Bu sebeple, Pera’yı yazmak sana daha çok yakıştı… Emeklerin için teşekkürler.
1 Şubat 2012’de çekilen fotoğraflar:
“Konstantiniyye’den İstanbul’a XIX.Yüzyıl Ortalarından XX. Yüzyıla Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları”sergisinden 1 Şubat 2012’de çekilen fotoğraflar:
Filiz_N.Çiğdem Gündüz’den Not: Bu fotoğraflar o kadar küçüktü ki, biz fotoğraflara bakmaktansa açıkçası yine kitabı incelemeyi tercih ettik. Fotoğrafları gerçekten detaylı incelemeye çalışırsanız gözleriniz ağrıyabiliyor. Bu sergiden sonra diğer sergiye inince, oradaki resimler iyice devasa görünüyor insana…
Serginin bir de slayt gösterisi var ki, bunu izlemenin keyfi de bir başka.Özellikle yaşı ileri olan ya da görme problemi olan ziyaretçiler, bu slayt gösterisini oturarak (bu vesileyle de dinlenerek) rahatlıkla izleyebilirler.
“Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar Türk-Hollanda İlişkilerinin Başlangıcı” sergisinden 1Şubat 2012’de çekilen fotoğraflar:
Bu sergi tek kelimeyle muhteşemdi…
Linkler:
Pera Müzesi Web sitesi
Wikipedia.org
Sinangenim.com
Esbankemekder.com
eser
Cok guzel bir gorunume burunmus, gelince ilk isim burasini gezmzk olacak. Tesekkurler arkadaslar.