Pertevniyal Valide Sultan Camii
Aksaray meydanının kuzeybatı kesiminde İstanbul’un belki de en süslü camilerinden biri yükselir: “Pertevniyal Valide Sultan Camii”
Yıllarca Aksaray’dan Beyazıt, Topkapı ve Taksim yönüne giden araçların geçtiği kavşağın orta yerinde ıstırap içinde ömrünü sürdüren camiyi gördüğünde hayran kalan Berlin Teknik Üniversitesi Dekanı Prof. Kramer, ‘‘Böyle bir eser bizde olsa, yanından motosiklet bile geçirmeyiz’’ demişti.
Bizlerse her iki yandan akıp giden trafiğin tam da ortasında bırakıvermişiz bu güzelim eseri. Zamanla egzoz dumanlarının zehirleyici etkisiyle parça parça dökülen zarif küfeki taşıyla örülmüş beden duvarları yaklaşık 4 yıl önce başlayan restorasyon çalışmaları sayesinde bir nebze olsun soluk almaya başlamış neyse ki.
Caminin banisi Pertevniyal Sultan, oğlu Sultan Abdülaziz’in tahta çıkmasıyla birlikte valide sultan olmuş ve İstanbul’a hayır eserleri kazandırma geleneğine uyarak kentin muhtelif semtlerinde sebiller ve çeşmeler yaptırırken, İstanbul’un sonuncu valide camii olan bu camiyi yaptırmak da ona nasip olmuş.
II. Mahmut haremine 1820’den sonra girdiği tahmin edilen Pertevniyal Sultan’ı II. Mahmut’un kardeşi Esma Sultan yetiştirmiş. Çerkezlere komşu Şapsığ kökenli olan Pertevniyal, çok güzel, ince endamlı, kumral zarif bir cariyeymiş. Kardeşinin Eyüp’deki sarayında gördüğü bu cariyeyi çok beğenen Sultan Mahmut onu saraya aldırdığında 44 yaşındaymış. Pertevniyalse sadece 16.
Bazı kaynaklar da Pertevniyal’den “Nalıncı Besime” olarak bahseder. Anne-babasının ölümünün ardından bir hamamda nalın yaparak geçinen Besime’nin bir gün tesadüf Padişah’ın arabasının önünden geçtiği ve onu gören Sultan Mahmut’unsa kızı saraya aldırdığı. ismini de “Işığa, iyiliğe nail olan” anlamına gelen “Pertevniyal”le değiştirdiği söylenir
Nasıl olmuşsa olmuş kendini sarayda bulmuş Pertevniyal. 1830’da oğlu Abdülaziz’i doğurduktan sonra, önce 2.ikbal, sonra da 5.kadınefendi olmuş. 1839’da Abdülaziz, zatüreden ölen abisi Abdülmecit’in yerine tahta geçerken Pertevniyal “valide sultan” olmuş ve resmen “Mehd-i Ulya-yı Saltanat”, “İsmetlü Valide Sultan-ı Alişan Hazretleri” sanlarının yanı sıra “Ümmü’l Cihan” sanını da benimsemiş.
Debdebeli valide sultanlık günlerinin ardından oğlunun tahttan indirilişine de intiharına da tanıklık etmiş Pertevniyal. Oğlunun 1876 yılındaki ölümünün ardından kimsesiz kız çocuklarını yetiştirmeye adamış kendini. Öldüğünde 70 yaşını geçmiştir. Tarihler 4 Şubat 1883’ü gösteriyordur. Camisinin yanındaki türbeye gömülür.
Valide Sultan olduğu dönemde kendi adına cami yaptırmaya karar verdiğinde kahyası başkalfa Hüseyin Bey’e direktiflerini bir bir sıralamış. En büyük arzusu da Ortaköy Camii gibi bir cami yaptırmakmış, bu anlamda hiçbir masrafdan da kaçınmamış caminin yapımı için yanmış bir caminin (Hacı Mustafa Ağa veya Katip Camii) arsası satın alınarak başlanmış işe.
Valide Sultan’ın bizzat ilgilendiği hazırlık aşamalarından sonra sıra temel atmaya geldiğinde onun için de ayrı bir titizlik göstererek müneccimbaşının belirttiği gün ve saatte caminin temeli atılmış. 4 Ocak 1869 günlerden Pazartesi saat dördü onbeş geçe. O gün o saatte pek bir heyecanlıymış Valide Sultan. Büyük törenlerle caminin temeli atılırken Pertevniyal’de kılık değiştirerek tam da meydanı karşıdan gören bir evden töreni izliyormuş.
Gotik üsluptan Hint mimarisine kadar her şeyi karıştıran ve bütün Avrupa’yı saran melez (eklektik) üslubunun adeta canlı bir abidesi olan caminin inşası, etrafında yapılan mektep, türbe, muvakkithane ve sebille beraber 3 yıl sürer.
Yapının mimarı Sarkis Balyan’dır, tasarıma Agop Balyan’ın da katıldığı, çizim işlerinde desinatör Osep’in çalıştığı bilinmekte. Bazı kaynaklarda ise yapının mimarı olarak mimar Montani’nin adı verilse de cami ile ilgili pek çok belgede Balyan kardeşlerin adı geçmekte.
Pek çok tarihi eserin ortadan kaldırıldığı 1956-59 arasında Aksaray Meydanı düzenlemesi ve Vatan ve Millet Caddelerinin açılması çalışmalarından Pertevniyal Valide Sultan Camii’de nasibini almış, Pertevniyal Sultan’ın Türbesi, Muvakkithane ve Sebil kaldırılmış.
1974 yılında bölgeye üst geçit ve yer altı çarşısının yapılmasıyla cami yoldan aşağıda kalmış. 1985 -1995 yılları arasında yapılan restorasyonlarda ise cami bahçe duvarı onarılırken cephelerde taş değişimleri ve kalem işi yüzeylerde plastik uygulamalar yapılmış. Son olarak 2007’de başlayan geniş çaplı restorasyonun ardından 4 Mart 2011’de yeniden ibadete açılmış.
Caminin avlusuna doğu, batı ve güney olmak üzere üç kapıdan girilir. Millet Caddesi üzerinde bulunan kapısı Osmanlı taş oyma sanatının nadide ürünleri arasında olup İstanbul’daki camiler için pek alışılmadık ve aynı zamanda göz kamaştırıcıdır. Diğer iki kapısından biri Atatürk Bulvarı’na bir diğeri de Dağarcık Sokağa açılır.
Millet Caddesi tarafındaki o muhteşem kapıdan giriyorsanız içeri önce kapıyı adeta abluka altına almış işportacıları görürsünüz ve kapıya asılmış posterleri. Bu hiç de hoş olmayan girişin ardından merdivenler vasıtasıyla cami avlusuna ulaşırsınız
Camiye doğru yöneldiğimizde klasik cami anlayışından uzak bir yapı karşılar bizi. 19.yy’ın bütün camilerinde olduğu gibi burada da son cemaat yeri artık küçük bir köşke dönüşmüş durumdadır.
Bu bölümün hemen üzerinde yükselen yapının birer şerefeli ince uzun yivli iki minaresi, yapı gövdesinden bağlantısız gibi biraz uzakta kalmış bir görüntü verir.
Son derece güzel ahşap bir kapıdan geçerek içeri girdiğimizde tavan ve duvarları kalem işi süslemeli tek katlı bir giriş mekanı karşılar bizi. Doğu ve batı duvarlarındaki birer pencerenin yanı sıra sivri kemer içine alınmış kapının iki yanında da yine sivri kemerli birer pencere bulunur ki buradan sağlı sollu koridorlarla, haremlik-selamlık tabir edilen bölümlere varılır. Bu bölümlerden sağdaki kütüphane olarak kullanılmış önceleri. İçinde çok seçkin eserler varmış. Bugün bu eserler Süleymaniye Kütüphanesi’ne taşınmış.
Soldaki bölüm de yer alan ahşap merdivenler vasıtasıyla sultan ve maiyeti için ayrılmış salonların ve harim bölümüne küçük balkonlarla açılan harem namazlığının yer aldığı üst kata çıkılır. Bugün bu bölüm Kadınlar Mahfili olarak kullanılmakta.
Sahanlıktan ikinci bir kapıyla harime açılan bir ara bölüme varılır. Burası dönemin üslubuna bağlı olarak harime dahil edilmiş bir son cemaat yeridir. Bu bölümün iki yanı dikdörtgen planlı mahfiller şeklinde düzenlenmiş olup bu bölümün batı tarafında kalan mahfilde hünkar mahfiline çıkışı sağlayan merdiven aralığı görülür.
Asıl cami bölümü altın yaldızla parlatılan mavi rengin ağırlıkta olduğu çok güzel kalem işi süslemeleri ve her üç cephesinde birden bulunan gotik kemerli büyük pencereleriyle adeta bir sarayın salonundaymışsınız gibi hissetmenize neden olur.
Kare planlı bu bölümü yüksek kasnaklı 16 dilimli ve pencereli bir kubbe tamamlar. Batı ve doğu cephesinde karşılıklı bir simetri halinde gördüğümüz pencerelerden altta yer alan üçer pencerenin birbirleriyle aynı olan ebatlarına karşılık üstte yer alanlardan ortada olan pencere yanındakilere göre daha büyük tutulmuş.
Güney cephesinde de mihrabın her iki yanında birer pencere, üst bölümde ise yeniden aynı düzen içindeki üçer pencereyi görürüz. Alt pencerelerin bitiminin hemen üstünde sürekli bir mukarnas şeridi kat kornişi misali dolaşarak adeta iç mekanı iki kata bölerken hemen üzerinde dolanan kitabe kuşağı da bu görüntüyü daha da kuvvetlendirir. Bu kitabede celi sülüs hatla Mülk suresi yazılıdır.
Yapının mermer mihrabı sade, mukarnas dolgulu ve yedi sıra sarkıtlıdır. Aynı sadelikteki minberin yan tarafında istiridye motifi dikkat çekerken külah yerine bombeli dilimli bir kubbenin minberi tamamladığını görürüz. Vaaz kürsüsü sekiz köşeli ve oymalı olup, mermerdendir.
Duvar yüzeylerinde oluşturulmuş dikdörtgen çerçeveler, sağır nişler, yıldızlar, mukarnas dilimleri, rumiler ve askı kemerlerin iç yüzeylerinde görülen hatayiler ile pandantif yüzeylerine işlenmiş birer büyük altı köşeli yıldız motifleri bezeme öğeleri olarak bu sarayvari caminin asıl ibadet bölümünde arz-ı endam etmekteler.
İçi kadar dışı da 19.yy anlayışına uygun olarak saray havasında olan caminin bütün yüzeyleri zarif taş işçiliğiyle süslenmiş olup ön tarafındaki üçgen alınlık adeta Helenistik tapınakları andırırken, dört köşesinde yükselen kuleler ise Hint mimarisini çağrıştırmakta.
İstanbul camileri içinde bezeme bolluğu ve çeşitliliği ile ayırt edilen caminin avlusunda camiyle beraber inşa edilen yapılardan olan türbe ve sebili de görmekteyiz.
Son derece harap bir vaziyette bulunan türbe, mermer sandukanın bulunduğu kubbeli orta bölüm ve orta bölüme bakan 4 küçük mekandan meydana gelmekte olup camiden farklı bir şekilde yalın görünümüyle dikkat çekmekte.
Biricik oğlu Abdülaziz’in ölümünden sonra Pertevniyal Sultan’ın peşini bırakmayan hüzün, sanki ölümünden sonra da onu takip etmiş gibi son istirahatgahı olan türbesi, 1926-29 yılları arasında, tramvay yolunun genişletmesi sırasında geriye çekilmiş. H. Prost’un İstanbul’daki imar çalışmaları sırasında yerine yeniden alınırken 1958’de ise yıkılmış ve yıkılan parçalar Laleli’deki III. Selim Türbesi’nin haziresine nakledilmiş
Valide Sultan’ın naaşı ise Topkapı Sarayı Silahdar Hazinesi’nde bir süre korunmuş, 1967’de eşi II. Mahmut Türbesi’ne, sultanın sandukasının altına gömülmüş. Kalan parçalar kullanılarak türbenin yeniden inşa edilmesinin ardından sultanın naaşı da asıl yerine camisinin avlusundaki türbesine taşınmış tekrar.
Yine külliyenin bir parçası olan sebil ise, Aksaray Meydanı düzenlenmesi çalışmaları sırasında kaldırılmasının üzerinden yaklaşık 10 yıl geçtikten sonra tarihler 1968’i gösterdiğinde avlu duvarı yıkılarak açılan yol vasıtasıyla yeniden kurulmuş cami avlusuna.
Pertevniyal’in yüzyıllara meydan okuyan bu sarayvari camisini görmek isterseniz Aksaray yönüne giden herhangi bir otobüse binebilirsiniz. O, taşın dantel misali ince ince işlendiği muhteşem taç kapısı ve cephesi ve harikulade kalem işleriyle dönemindeki eserler içinde apayrı bir yere sahiptir.
Yazar: Ayfer ilter
Kaynakça:
Akkanat,C, “Rengarenk Bir Ahenk:Pertevniyal Valide Sultan Camii”,Diyanet Aylık Dergi, Nisan 2011, Sayı 244, s.56-60
Aslanapa, Oktay, Türk Sanatı, İst. 1989
Batur, Afife, “Valide Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,7, İst. 1994, s. 360-62
Berberoğlu, B.Nevin, İstanbul’un 100 Camisi , (İstanbul’un Yüzleri Serisi-20), İst., İBB Kültür A.Ş.Yay., 2010, s. 140
Sakaoğlu, Necdet, “Pertevniyal Valide Sultan”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 6, İst.1994, s.245
Topuz, Hıfzı, Meyyale, İst. 2007
Linkler:
İBB Web Sitesi
Fatih Müftülüğü Web sitesi
ayfer
Caminin Millet Caddesi tarafındaki muhteşem kapısı ve avlusundaki türbe ve sebil de restorasyona alınmış. Atatürk Bulvarı’na bakan kapısı yönündeki restorasyon çalışmaları da devam ediyor…