Yoros Kalesi – Anadolukavağı Kalesi
Yoros Kalesi, İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’den girişinin doğu tarafında, Anadolu Kavağı’na hakim bir tepenin üzerinde yer alır. Kale, Rumeli Kavağı’nın üzerindeki kale ile birlikte, Boğaz’ın(http://www.degisti.com/index.php/archives/511) kontrolünü sağlamak amacıyla yapılmıştır. “Anadolukavağı Kalesi” olarak da tanınmaktadır.
Kalenin kapladığı alan, İstanbul çevresindeki diğer bütün kalelerin kapladığı alandan daha büyüktür. Adının nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. “Kutsal yer” anlamına gelen “Hieron”dan geldiği görüşü oldukça yaygın olmakla birlikte, Antik Çağ tanrılarından Zeus’un sıfatı olan “Uygun Rüzgarlar” anlamına gelen “Ourios”dan geldiği de iddia edilmektedir. Ayrıca Yoros adının, doğrudan doğruya “Dağ” anlamındaki “Oros”kelimesinden geldiği de düşünülmektedir.
Kalenin ilk inşaasının, kulelerinden birindeki Grekçe kitabeden Bizans döneminde olduğunu anlaşılmaktadır. Kale 1305’de Şile Kalesi ile birlikte Osmanlıların, 1348’den itibarense Karadeniz ticaret yolunu ellerinde tutan Cenevizlilerin yönetimine geçmiştir. Bu dönemde birtakım ilavelerle genişletilen kale, “Ceneviz Kalesi” olarak adlandırılmaktadır.
Kapısı üzerinde yer alan ve tarihi okunamayan Cenevizliler dönemine ait Latince bir kitabede:
“… Tarihinde Cenevizli Vincenzo Lercari kutsal burun üzerindeki bu kaleyi tamir ettirdi” yazılıdır. Ayrıca kale duvarlarında birtakım Ceneviz armalarının bulunması da buranın bir süre Cenevizlilerin elinde bulunduğuna bir işaretidir.
Yıldırım Beyazıt, 1391’de karayolu ile İzmit’ten yola çıkarak Yoros Kalesi’ni almış ve burasını bir üs gibi kullanarak, İstanbul’u fetih hazırlıkları için Anadolu Hisarı’nı (http://www.degisti.com/index.php/archives/139)yaptırmıştır. İnciciyan, İstanbul’un fethi sırasında şehit düşen askerlerin mezarlarının, kalenin biraz ilerisindeki ağaçlık alanda bulunduğunu yazmaktadır.
1399’da Fransız Mareşali Boucicaut, Karadeniz Boğazı girişine yaptığı akında bu kaleyi almak istemiş ama başaramayarak geri çekilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde Çelebi Mehmet, kardeşi Musa Çelebi ile yaptığı taht savaşı sırasında 1414’de, Bizans İmparatoru II. Manuel Palaiologos’dan yardım istemiş, Bursa’dan Yoros’a gelmiş ve bir süre burada konaklamıştır. Daha sonra imparatorun gönderdiği gemiye binerek Yoros’dan Rumeli’ye geçmiştir.
İspanya Kralı’nın elçisi olan Ruy Gonzales de seyahat notlarında, Clavijo Timur’un yanına gitmek için boğazdan geçerken, burada gördüğü kalenin son derece bakımlı olduğunu, içerisinde askeri bir garnizonun bulunduğunu belirtmektedir.
II. Beyazıt (1481–1512) Yoros Kalesi’ni onartmış ve içine “Yoros Kalesi Mescidi” denilen bir ibadethane inşaa ettirmiştir. Bu sırada kale dizdarı olan Mehmet Ağa da bir bir hamam yaptırmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki 1576 tarihli bir belgede, kale ile beraber buradaki cami, çeşme ve hamamın da tamir edildiği yazmaktadır. Alman gezgin M.Heberer 1580’li yıllarda çıktığı gezide İstanbul’a da uğramış ve kitabında bu kalenin çok iyi bir durumda olduğunu yazmıştır. İnciciyan, XVIII. yüzyılın sonları ile XIX. yüzyılın başlarında Yoros Kalesi’nin içinde 25 evlik bir mahalle bulunduğunu, muhafız olarak da bir dizdar ile 20 kişilik bir askerin burada görev yaptığını belirtmektedir. Kale, XIX.yüzyıla gelindiğinde terk edilmiştir.
Doğudan batıya,500 m. uzunluğundaki bu kale, Karadeniz’e paralel bir arazi üzerinde yapılmıştır. Genişliği 60–130 m. arasında değişen kale, aralarında tuğla hatılların bulunduğu kaba taş dizilerinden yapılmıştır. Taşların bir kısmı antik parçalar ile Bizans dönemine ait devşirme malzemedir. Kalenin mermer çerçeveli giriş kapısı, doğu tarafında yükseklikleri 120 m. olan, tepenin üstündeki iki büyük burcun ortasındadır. Üzerindeki tuğladan hafifletme kemeri yıkılmıştır. Bu giriş Anadolu’dan gelecek tehlikelere karşı hem dıştan, hem de içten örülerek kapatılmış ve kapı geçidi de kapalı bir mekan haline getirilmiştir. Laurens’in 1847’de çizdiği bir resimde kapı geçidi üzerindeki mekanın, burçlarla aynı seviyede olduğu ve cephesinin yukarı kısmında bir dizi halinde üç kemerin bulunduğu görülmektedir. 1930’da çekilmiş bir fotoğrafta, buradaki odanın, kale içine iki pencere ile açıldığı görülmektedir. Girişteki çifte kulelerin içlerinde, birbirine eşit kolları olan haç şeklinde mekanlar vardır. Farklı duvar yapısından anlaşıldığına göre; bu mekanların üzerlerine daha geç bir devirde birer kat eklenmiştir. Doğuya birer pencere ile açılan bu üst katlar, günümüzde yıkık haldedir.
İki kule arasında kalan kapı geçidi üzerinde de bir katın bulunduğu ve buradan aşağıya “herse” denilen bir kafes kapıyla inildiği anlaşılmaktadır. Bu çifte burcun kapıya dönen yüzlerinde, mermerden bir haçı çevreleyen dairenin içinde “İesos Hristos Nika “ kelimelerinin baş harflerinden meydana gelen birer monogram bulunmaktadır. Sonradan örülmüş olan büyük girişin iç tarafında, kapı kemerinin üst tarafına yerleştirilmiş mermer levhada “Hükümdarlara hükmeden hükümdarların hükümdarı” cümlesinin kısaltılması olan dört harfli bir monogram vardır. Bu cümlenin VIII. Mikhael Palaiologos için söylendiği düşünülürse, Yoros Kalesi’nin Onun tarafından Latin istilasının hemen arkasından yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Güney duvarındaki siperli kısmın sonunda, kapı açıklığı gibi görünen kısım aslında küçük bir burcun kalıntısıdır. İç mekanı, girişteki kuleler gibi haç biçimli dört kemerli ve üzeri tonoz örtülü olan bu küçük burç, bilinmeyen bir tarihte yarısına kadar yıkılmıştır. Kalenin yukarı kesimi bir duvarla bölünmüş, böylece bir iç kale meydana getirilmiştir. Bu duvarın iki ucunda birer kare burç, orta kısmında ise yarım yuvarlak bir kule vardır. Bu yuvarlak kulenin üzerinde tuğladan harflerle oluşturulmuş ancak bugün çok harap durumda olduğu için okunamayan iki satırlık Grekçe bir yazıt bulunmaktadır. Bu duvar ve burçlardaki duvar tekniği tamamen Bizans üslubundadır.
Allom gravürlerinde, kuleleri sivri külahlı çatı ile kaplı olarak betimlemiştir. Kalenin güney cephesinin arka tarafındaki duvarlar, siperler halinde inşaa edilmiştir. Bu duvarlar büyük ihtimalle kıyıya kadar iniyor ve bir liman ile birleşiyordu.
Yoros Kalesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, boğazı koruyan daha modern tabyalarının yapılması ile askeri önemini kaybetmiş vezamanla bir mesire yeri olmuştur. Doğu Roma İmparatorluğunun İstanbul’da ayakta kalan tek savunma yapısı olan Yoros Kalesi’nin, kültürel mirasa kazandırılması için uzun soluklu bir proje planlanmıştır. İstanbul Üniversitesi’nin kentte yürüttüğü tek sitemli arkeolojik kazısı olma özelliğini taşıyan bu çalışmalar,Beykoz Belediyesi tarafından da desteklenmektedir. Kale, çevresel temizliğin yapılması ve arkeolojik çalışmaların güvenliğinin sağlanması amacıyla çalışmalar boyunca ziyarete kapalı tutulacaktır.
Kaynakça:
Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul1994, c.7, s.534,535
Belge, Murat, İstanbul Gezi Rehberi, İstanbul 2000, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, s.281
İstanbul Bülteni, sayı:143 Tarihte İstanbul s.16-17
Sanattarihi.net
Arkitera.com
Leave a Reply