Ahmet Fethi Paşa Yalısı – Fethi Ahmet Paşa Yalısı – Pembe Yalı – Mocan Yalısı
Ahmet Fethi Paşa Yalısı-Fethi Ahmet Paşa Yalısı -Pembe Yalı- Mocan Yalısı, Üsküdar (http://www.degisti.com/index.php/archives/1085) ile Kuzguncuk (http://www.degisti.com/index.php/archives/5771) arasında, Paşa Limanı Caddesi üzerinde yer alır. Yalının ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamakla beraber, XIX. yüzyılda Fethi Ahmet Paşa’nın mülkiyetinde olduğu bilinmektedir.
Fethi Ahmet Paşa yalıyı, kim olduğu konusunda kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmayan İsmet Bey isimli bir kişiden satın almıştır. Salah Birsel “Sergüzest-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi” isimli eserinde, Ahmet Fethi Paşa’nın yalıyı Mihrimah Sultan’ın torunlarından birinin kocası olan bir şeyhülislamdan aldığını yazmıştır. Buna dayanılarak yalının XVIII. yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilmektedir.
19.yüzyılın önemli devlet adamlarından olan Fethi Ahmet Paşa,Enderun’da yetişmiş, 1827’de Kolağası rütbesi ile Asakiri Mansure-i Şahane Taburu subaylarından olmuştur. Türk-Rus Savaşı’na katılmış, Aydos Savaşı sırasında yaralanmış ve gösterdiği yararlılıklardan ötürü terfi etmiş, padişah yaverliği, Kurenağalığı, Çuhadarlık, Asakiri Harsa-i Şahane Beylerbeyliği, Viyana ve Moskova elçiliği görevlerinde bulunmuştur. Meclis-i Vala Azalığı, Ticaret Nezareti Serasker Kaymakamlığı yaptıktan sonra da Tophane Müşirliği’ne yükselmiştir. Fethi Ahmet Paşa’nın önemli bir icraatı da, Aya İrini’de(http://www.degisti.com/index.php/archives/4294) ilk Türk müzesini kurmuş olmasıdır. Ayrıca Beykoz (http://www.degisti.com/index.php/archives/337) cam fabrikasının yönetimini de üstlenerek, Çeşm-i bülbül üretiminin yaygınlaştırılmasını sağlamıştır.
Rodoslu Hafız Ahmet Ağa’nın oğlu olduğu için “Rodosizade”, Sultan II. Mahmut’un kızı Atiye Sultan evlendiği için de “Damat” olarak anılan Fethi Ahmet Paşa, 1858 yılında öldüğünde Divanyolu’ndaki (http://www.degisti.com/index.php/archives/4132) II. Mahmut Türbesi (http://www.degisti.com/index.php/archives/6164) haziresine gömülmüştür. Bu yalı dışında, Üsküdar’daki Fethi Paşa Korusu ve Karacaahmet’deki Rodoslu Ahmet Fethi Paşa Camii, İstanbul’da onun adıyla anılan diğer mekanlardır.
Ahmet Fethi Paşa, Salah Birsel’den öğrenildiğine göre; güzel bir kız çocuğunu yanına almış,onu eğiterek büyütmüş ve Şemsinur ismini verdiği bu kıza zamanla aşık olmuştur. Annesi bu duruma karşı çıkınca, kızı Beylerbeyi’nde İstavroz Çayırı’nda bir eve taşımış ve annesine de Şemsinur’u Tunus Paşa’sına sattığını söylemiştir. Ancak annesinin Şemsinur’u özlediğini ve çok üzüldüğünü görünce, kızı tekrar yalıya getirmiştir. Sultan Abdülmecit kardeşini Fethi Paşa ile evlendirmek isteyince, paşa yeniden zor duruma düşmüş, neticede Abdülmecit’in kız kardeşi Atiye Sultan ile 1840 yılında evlenmiştir. Atiye Sultan son derece kıskanç bir kadın olduğundan paşanın her davranışına kuşku ile bakmış, görevli olarak eve gelmediği akşamlarda, Kuzguncuk’daki yalıya gizlice adamlar göndererek onu aratmıştır.
Ahmet Fethi Paşa, Kuzguncuk’daki bu yalıda Şemsinur’u yıllarca Atiye Sultan’dan gizlemeyi başarmıştır. Zevkle döşediği yalısını zaman zaman onartmış, içini Avrupa’dan getirdiği en nadide eserlerle süslemiştir. Bunda öylesine dikkat çekmiş ki, Sultan Abdülmecit Dolmabahçe Sarayı’nın döşenmesini de ona bırakmıştır. Bu yüzden paşanın ismi sarayda “Bezirgan Paşa”ya çıkmıştır. On yıllık evliliğin ardından Atiye Sultan ölünce, paşa Atiye Sultan’ın kasrını terk ederek tekrar yalıya taşınmış ve öldüğü 1854 yılına kadar da burada yaşamıştır.
1800m 2 arazisi içinde yer alan yalı, geleneksel Osmanlı sivil mimarisi tazında inşaa edilmiştir. Harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelen Ahmet Fethi Paşa Yalısı, taş temeller üzerine yer yer tuğlaların da kullanıldığı, ahşap bir mimariye sahiptir. Ahmet Fethi Paşa yalının orijinalliğini bozmadan onartmıştır. İki katlı, on altı odalı ve çok büyük iki salondan meydana gelen yalının üst katı, Hasip Paşa Yalısı’nda (http://www.degisti.com/index.php/archives/17478) olduğu gibi hiçbir sütuna dayanmadan duvarlar üzerine oturtulmuştur. Duvarlar dıştan ahşap kaplama olarak , bağdadi olup, pencere yükseklikleri 4 m.dir. Odalarının tavanlarından beşi sadedir; diğerleri Avrupa tarzında bezemelidir.
Yalıda karnıyarık plan tipi uygulanmıştır. Üst kattaki iki uç ve orta bölüm, dörder büyük eli böğründe ile dışarıya taşırılmış ,böylece hareketli bir cephe görünümü sağlanmıştır. Salonların uçları denize ve koruya doğru yönelmemiş, sofalar kıyıya paralel yerleştirilmiştir. Biri büyük, diğeri küçük iki sofa uzunlamasına uç uca yerleştirilmiştir. Her ikisinin de deniz ve kara tarafına değişik büyüklükte odalar yerleştirilmiştir. Büyük sofanın Kuzguncuk İskelesine yönelik dar yüzüne merdiven oturtulmuştur. Yalıdaki en büyük özellik; sofalarda içe dönük bir sistemin uygulanmış olmasıdır. Bunun da nedeni kalabalık olan ailenin bir arada oturabilmelerini sağlamaktır. Bunda Fethi Paşa’nın Avrupai tarzda bir sosyal yaşamının olmasının büyük payı vardır.
Yalının bahçesi selsebillerle süslenmiş olup, iki kademelidir. Havuzunun Roma’daki Barberini Sarayı’ndaki havuzun bir benzeri olduğu söylenmektedir. Bahçede, Arif Hikmet Bey’in babası İsmet İbrahim’e hayrat olarak yaptırdığı mermer çeşmeye ait bir kitabe bulunmaktadır.
Fethi Paşa Yalısı hakkında Milliyet Gazetesi Türk İslam Sanatı eki “fas.5’deki not şöyledir:“İlk kez XVIII. yüzyılda yapılmış XIX. yüzyılın başlarında yenilenmiştir. Son onarım sırasında cephesi bir hayli bozulmuş olmasına rağmen eski güzelliğini ve görkemini korumaktadır.”
Fethi Ethem Paşa Yalısı’nın Üsküdar tarafındaki harem dairesi ile uşak odaları 1923 yılında yanmıştır. Günümüze gelen bölüm bu yangından kurtulmuş ve 1927–1928 yıllarında onarılmıştır. 1936-1938’de yol genişletilmesi çalışmalarında, harem bahçesi köşkü ve esas yalı hamamı belediye tarafından,kuzey bahçesindeki kayıkhanesi ile mutfak binası ise daha önceden sahipleri tarafından yıktırılmıştır.
1943-1946 yılları arasında esaslı bir restorasyon görüp yıkılmaktan kurtulan yalı, paşa’nın ölümünden sonra damadı İngiliz Sait Paşa’nın torunu olan eski Demokrat Parti milletvekili Şevket Mocan’ın mülkiyetine geçmiştir. Şevket Mocan yalıyı pembe renge boyatmıştır, ki yalı Pembe Yalı ve Mocan Yalısı olarak da anılmaktadır. Şevket Mocan’ın ölümünden sonra yalının kuzey bölümü ikinci eşinden olan kızı Rüya Mocan’a, güney bölümü de ilk eşinden olan kızı Ayşe Şemsa’ya kalmıştır. 1973 yılında Y. Mimar Sinan Genim tarafından restorasyonu yapılan yalı iyi bir durumda günümüze kadar gelebilmiştir. 1975’den sonra güney bölümüne kalorifer tesisatı yapılmıştır. 1990 yılında İsmail Yalçın’ın mülkiyetine geçen yalı, bugün Cengiz Yalçın’a aittir.
Kaynakça:
O.Erdenen, Boğaziçi Sahilhaneleri I Anadolu Yakası, Kültür A.Ş, İstanbul 2006, s.333-341
Sanattarihi.net
Restorasyonforum.com
özlem
bana yakışır o yalı.