degisti.com

zamanla her şey değişir…

Beşiktaş

Beşiktaş

Beşiktaş; Boğaz’ın(http://www.degisti.com/index.php/archives/511) Avrupa yakasında yer alan, İstanbul’un en önemli ilçesidir. Yüzölçümü 1520 hektar olan Beşiktaş, doğusundan İstanbul Boğazı, kuzeyinden Sarıyer(http://www.degisti.com/index.php/archives/2612) ilçesi, batısından Şişli(http://www.degisti.com/index.php/archives/15379) ilçesi, güneyinden Beyoğlu ilçesi ile çevrelenmiştir. Sahil şeridi 8375m. olan ilçenin, 23 mahallesi bulunmaktadır.

Beşiktaş tarih boyunca birçok isimle anılmıştır. Osmanlı dönemine kadar sürekli bir yerleşim yeri özelliği kazanamayan Beşiktaş, zaman içinde çeşitli olaylara ya da buradaki önemli yapılara göre isimlendirilmiştir. Bizans döneminde yönetsel bir statüye sahip olmayan ve İasonion,Sergion,Dafne gibi isimlerle anılan bölge, Osmanlı döneminde bir yerleşim yeri kimliği kazanınca, kent yönetimindeki yerini almıştır.

Bölgeye Türkler tarafından verilen Beşiktaş isminin aslının Beştaş olduğu söylenir. Beştaş adının,Barbaros Hayrettin Paşa’nın gemilerini bağlamak için kıyıya diktirdiği beş adet taş sütundan geldiği konusunda, yaygın bir rivayet vardır. Bu konuda ciddi araştırmalar yapan Prof.Cavit Baysun ise eski kaynaklarda bölgeye Beşiktaşı dendiğini, zamanla kelimenin Beşiktaş’ a döndüğünü iddia etmektedir.

Bizans döneminde günümüz Beşiktaş kıyıları, şu üç yapı ile tanınırdı: Mihael Kilisesi, Ayios Mamas Saray Kompleksi ve Fokas Manastırı. Mihael Kilisesi, Konstantinopolis’in kurucusu olan I.Constantinus döneminde inşaa edilmişti ve hristiyan hacıların ziyaret ettiği çok ünlü bir hac merkeziydi. Yazılı metinlerde Konstantinopolis’den uzaklığı 6.300 metre olarak belirtildiğine göre, Kuruçeşme ya da Arnavutköy(http://www.degisti.com/index.php/archives/271) semtlerinde olması gerekirdi. Ayios Mamas Kompleksi’nin ise Ihlamur Deresi üzerinde bulunan köprünün civarında olduğu ileri sürülmektedir.

Beşiktaş’ın Osmanlı döneminde bir yerleşim yeri kimliği kazanması, Karadeniz’in Osmanlıların egemenliği ve kontrolü altına girmesi sonucu olmuştur. Boğaziçi’nde yerleşimi etkileyen bir başka unsurda, iklim koşullarıdır. Özellikle kıyı kesiminin sert esen kuzey rüzgarlarına açık olması ve denizin yarattığı nem, kıyı boyunca yapılan yapıların çok korunaklı olmasını gerektirmektedir. Bu ise pahalı inşaat demektir. Osmanlılar ise ucuzluğu, kolay yapılabilmesi ve kolay onarılabilmesi gibi nedenlerle daha çok ahşap yapıları tercih etmişlerdir. Bu tür yapıların kıyılarda daha çok yazlık yerleşmeye elverişli olması, Boğaziçi’nin 20.yüzyıla kadar uzanan tarihi boyunca, yalı denilen özgün bir mimari tarzın ortaya çıkmasına vesile olmuştur.

Beşiktaş, Boğaziçi kıyılarında gelişen ilk yerleşim olmuştur. Sahil kesimi II.Beyazıt döneminde (1481-1512) kaptan-ı deryalar’a verilmiş, daha sonra “Beşiktaş Bahçesi” olarak anılacak bugünkü Dolmabahçe’den, Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi’ne kadar olan bu bölgede, kaptan-ı deryalar için bir de yalı yaptırılmıştır. Beşiktaş kıyıları 16. yüzyılda da bu özelliğini sürdürecek, Barbaros Hayrettin Paşa, Sinan Paşa ve Kılıç Ali Paşa gibi kaptan-ı deryalar, Beşiktaş’da kalıcı izler bırakacaktır.

Beşiktaş kıyıları,17. yüzyılda I.Ahmet döneminden başlayarak hanedana geçecek ve has bahçeler olarak düzenlenip, sahil saraylarla donatılacaktır. Saraya yakın kişilerin ve Osmanlı üst tabakasında seçkin bir yeri olan ilmiye sınıfı mensuplarının da Beşiktaş’a rağbet ettiklerini görmekteyiz. Yaptırdığı cami çevresinde bir mahalle oluşturan ünlü Dârüssaade ağası Abbas Ağa bu kişilerden sadece birisidir. Kaptan-ı deryaların semti olan  Beşiktaş,17.yüzyıldan itibaren Abbas Ağa ve Vişnezade Mahallelerinin oluşumuyla tepelere doğru genişlemiştir. Yerleşimin ticari merkezi durumundaki Köyiçi’nde Türkler, Rumlar ve Ermeniler bir arada yaşarlarken, Abbasağa sırtlarına doğru Ermeniler, Uzuncaova’ya doğru da Rumlar yerleşmiştir. Az sayıda da Yahudi bulunmaktadır.

18. yüzyılda bölge, bir yandan Beşiktaş Deresi ile Ihlamur Deresi vadisi boyunca genişlerken, diğer yandan Serencebey sırtları da iskana açılmıştır. Ihlamur deresinin Fulya’ya kavuştuğu yer ve bugünkü Topağacı sırtları, 18. yüzyılda Hacı Hüseyin bağları olarak anılırdı. Bu bağ ve içindeki köşk, mirîye geçtikten sonra yörenin en büyük mesiresi olmuş, köşkün yerine de daha sonra Ihlamur Kasrı( http://www.degisti.com/index.php/archives/4068 ) yapılmıştır. Yerleşimde 18. yüzyılda görülen en önemli belediye hizmeti, 1731 yılında tamamlanan Bahçeköy’de ki I.Mahmut bendinden Beşiktaş’a su getirilmesidir.

1851 yılında Şirket-i Hayriye’nin kurulmasıyla Boğaziçi’nin diğer semtlerine düzenli vapur seferleri başlamış, bu da bütün Boğaz yerleşimlerini olumlu yönde etkilemiştir.

1869 yılında imtiyaz hakkı verilen tramvay şirketinin ilk hattı, 1872 yılında Azapkapı-Beşiktaş hattında hizmete girmiştir. Atlı olan bu ilk tramvaylar, 1913 yılında elektrikli olduktan sonra, 1961 yılına kadar Bebek’e kadar olan hatta hizmet vermiştir. Yine bu dönemlerde İstanbul’da ki toplu konutların ilk örneklerini oluşturan Akaretler( http://www.degisti.com/index.php/archives/318 ), kentsel görünümü etkileyen unsurlardır.

II.Abdülhamit döneminde(1876-1909) Yıldız Sarayı’nın, sadece padişahın ikametgahı değil, istibdat olarak nitelenen bir yönetim anlayışının da merkezi olması, Beşiktaş’ı değişik yönlerden etkilemiştir. Padişahın yakın çevrelerinde yer alanlar, ikametgahlarını Yıldız Sarayı’nın(http://www.degisti.com/index.php/archives/20638) yakınlarına taşımışlar, bu dönemde Serencebey yokuşu ve çevresi, Abbasağa mahallesi ile üst tarafında oluşan Yeni mahalle, pek çok konakla dolmuştur.

Cumhuriyetin ilanından sonra  düzenleme getirilen ilçede, ilk imar hareketlerinin örnekleri görülür. Dolmabahçe’den Rumelihisarı’na uzanan ve ilçeyi kente bağlayan ana yol ile Zincirlikuyu-Beşiktaş yolu ve semtin iç kesimlerini ana yola bağlayan Ihlamurdere Caddesi’nin niteliği yükseltilmiştir. Beşiktaş İskelesi’nin(http://www.degisti.com/index.php/archives/303) arkasında bulunan sokaklar istimlak edilerek Barbaros Meydanı açılmış; önündeki şebekeli duvar kaldırılarak Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi ortaya çıkartılmış, meydanın kenarına da Barbaros Anıtı yapılmıştır. Abbas Ağa Camii’nin üst yanında bulunan ve mahalle dokusu içinde kalan Abbasağa Mezarlığı kaldırılıp park olarak düzenlenmiştir. Ama buradaki mezar taşları üzerinde hiçbir inceleme yapılmadan ortadan kaldırıldığı için Beşiktaş tarihinin bu çok önemli belgeleri yok olup gitmiştir. Aynı şekilde Spor Caddesi’ni Maçka’ya bağlayan kavşağın solunda yer alan Maçka Mezarlığı’nın bir bölümü de, yolu genişletmek amacıyla kaldırılmıştır. Gene bu dönemde Taşlık Parkı ile Vişnezade Parkı oluşturulmuş, Yıldız Sarayı’nın dış bahçesi, içindeki Çadır Köşkü ve Malta Köşkü ile birlikte satın alınarak, Yıldız Parkı haline getirilmiştir. Dolmabahçe’den Nişantaşı’na uzanan vadi de park olarak düzenlenirken, Dolmabahçe’yi Maçka’ya bağlayan Bayıldım Yokuşu bir seyir terası halinde yenilenmiştir.

Beşiktaş bugün, tarihi eserleriyle, İstanbul trafiğinde kilit noktalardan biri olmasıyla, 5 ve 7 yıldızlı dünyaca ünlü otelleriyle, iş merkezleriyle, uluslararası arenada kendini kanıtlamış üniversiteleriyle, Avrupa standartlarındaki alışveriş merkezleriyle, Boğaz’a hakim konumuyla, spor kulübüyle, İstanbul’un eğitim, kültür-sanat, turizm, spor ve sosyal hayatında önemli bir yere sahiptir.

besiktas_akaretler

besiktas_meydani_eski

besiktas_2013

Gezi_Parki_protestolari; Besiktas_Carsi; 8_Haziran_2013

Besiktas_Carsi; Gezi_Parki_protestolari; 8_Haziran_2013

Besiktas_Carsi; Gezi_Parki_protestolari; 8_Haziran_2013

 Besiktas_Carsi_18_Eylul_2013

 besiktas_carsi_subat_2015

akaretler_10_kasim_2015

 

 

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir