Ortaköy Camii – Büyük Mecidiye Camii
Beşiktaş(http://www.degisti.com/index.php/archives/2589) Ortaköy(http://www.degisti.com/index.php/archives/16181)‘de bulunan Büyük Mecidiye Camii, giriş kapısı üzerinde yer alan, Ziver Paşa’nın yazdığı kitabeye göre 1854′de Abdülmecit Han tarafından mimar Nigoğos Balyan’a yaptırılmıştır.
Ortaköy Camii olarak da bilinen yapı, Ortaköy(http://www.degisti.com/index.php/archives/16181) iskele meydanının kuzey ucunda, Boğaz’a(http://www.degisti.com/index.php/archives/511) doğru uzanan küçük bir burnun üzerinde yer alır. Caminin bulunduğu yerde daha önceleri Vezir İbrahim Paşa’nın damadı Mahmut Ağa’nın yaptırdığı bir mescit olduğu bilinmektedir.
Barok üslubundaki cami, 19.y.y. sultan camilerinin hepsi gibi harim bölümü ile girişin önünde yer alan hünkar kasrından oluşmaktadır. Batıdaki hünkar girişi dışında her iki bölümün meydana getirdiği kompozisyon,kuzey-güney aksına göre simetriktir. İki ayrı bölümün birlikte yer aldığı doğu ve batı cephelerinde, harim ve hünkar bölümleri ölçü olarak birbirine eşittir, ki bu Ortaköy Camii’ni diğer camilerden ayıran bir özelliktir.
Yapı, üzerinde oturduğu rıhtımdan yaklaşık 2m. kadar yükseltilmiştir. Zemin katla galeri katı bir silme takımıyla ayrılmıştır.Harim bölümü kubbeyle örtülüdür. Diğer bölümlerin üzeri ise tonozla kaplanmıştır. Harim, bir kenarı yaklaşık olarak 12.25m. olan kare bir ana mekanla, buna kuzey yönünde açılan ve bir ara mekan niteliğinde olan son cemaat yerinden oluşmaktadır.
Ortaköy Camii’nin Boğaz’ın değişken ışıklarını içeri taşıyan geniş ve yüksek pencereleri vardır. Mermerden kademeli mihrap nişi ampir üsluptadır . Mermer minberi somaki kaplıdır ve korkuluklarında geometrik motiflerle, yanlardaysa barok kıvrımlarla süslüdür. Solda yer alan zarif vaaz kürsüsü, mermer ve somakiden yapılmıştır. Caminin iç duvarları kırmızı ve beyaz hareli pembe mozaikle kaplıdır. Duvarlara asılmış ”cihar yar-ı Güzin” levhaları ve minberin üzerindeki ”kelime-i tevhid” ibaresi,Sultan Abdülmecit tarafından yazılmıştır.
Doğu ve batı kanatlarından oluşan iki katlı hünkar kasrına, kuzey yönünde yer alan, iki yandan kıvrılan merdivenlerle ulaşılmaktadır. Bu kanatlar öne çıkarak, girişte “U” biçiminde küçük bir avlu oluşturmuşlardır. Hünkar girişi, giriş holünün batı cephesindedir ve hünkarın deniz yoluyla camiye geldiğini göstermektedir. İki yandan on basamaklı merdivenlerle ulaşılan, üç açıklıklı bir portikten giriş sağlanmaktadır. Gösterişli, çift kollu, eliptik bir merdivenle çıkılan ikinci katın batı kanadı, hünkar dairesi olarak düzenlenmiştir.
Birbirine geçilebilen üçer mekanın bulunduğu doğu ve batı kanatları, bir iki küçük farklılık dışında simetriktirler.İbadet bölümündeki dekorasyonun zenginliğine karşın, hünkar kasrında cepheler çok sade tutulmuştur. Buradaki bezeme öğeleri, üzeri basık kemerli pencerelerin çevresindeki silme takımlarıyla, hünkar dairesi salonlarının pencereleri üzerindeki üçgen yada dairesel alınlıklardır. Caminin dış cepheleri barok ve rokoko tarzda, taştan, oyma ve kabartma süslemeleriyle dikkat çekmektedir.
Caminin ince gövdeli iki minaresi,ek kütlelerin bitim noktasından başlamaktadır. Minarelerin şerefe altındaki akant yaprakları altın yaldızla boyanmıştır, ki bu İstanbul’daki tek örnektir.
Statik açıdan oldukça narin olan camii 1862’de ve 1866’da onarım görmüştür. 1894 depreminde büyük zarar gören yapı, 1909’da Evkaf Nezaretince yeniden onarılmıştır. Bu onarımda, yıkılan eski yivli minareler yivsiz olarak yapılmış, minarelerin petek ve külah bölümleri ile yapının muhtelif bölümleri yenilenmiştir.
1960’larda yapıda yeniden çatlamaların oluşması nedeniyle Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün başlattığı restorasyon çalışmalarında, zemin takviye edilmiş, kubbe yenilenmiştir. Bu onarımda ibadete kapatılan cami, 1969’da yeniden ibadete açılmıştır. 1984’de geçirdiği büyük bir yangın sonunda tekrar restore edilen camii, zaman içinde özgün parçaları büyük ölçüde değişmiş olsa da İstanbul Boğazı’nın simge yapılarından biridir.
Cami 2011’de restorasyona alındı. Yıl 2013, çalışmalar hala devam ediyor…
Ve nihayet…2015’de restorasyon tamamlandı.
Kaynakça:
Gündüz, Filiz,” Ortaköy Camii”, DİA, XXXIII,s.408-409
hakan Tuna
67_68 yıllarına raslayan resterasyonu rahmetlı babam selahıttın ve rahmetlıabım nazım Tuna yapmıslardı benım okudugum yıllarda artan zamanlarımda bende onlara yardım ederdım.orada kullanılan tasları vatan caddesınden oraya ben getırtmıstım.vatan caddesınede yanlıs hatırlamıyosam pınar hısardan gelmıstı asıl adının küfekı tası oldugunu anınsıyorum.Ahsap pencerılerı ıcın yaklasık 12 metre cıvarında haslama kazanı yapılmıstı. Secılenozel agaclar orada kazanda kaynatılır sonra ustalar tarafından ıstenen formu verılırdı.Turkıyenın cok özel konusunun uzmanı onlarca usta calıstı.Anımsadıgım bırkac usta varkı bırısı cok farklı ıdı bayburtlu ömer aga cocuk gıbı kalbı olan cok ırı bır adamdı 3-4 ıscının kaldıramadıgı tasları kendı teknıgı ve gucuyle top gıbı ıstenen yere gotururdu.Cocuk aklı sorardım ömer aga bugun ne yedın cevap hep aynı 2 tencere makarna begım. Orada camıde kalır etrafa sahıp cıkardı.Bogaz koprusu yenı yapılmaya baslanmıstı butun japon ve dıger teknık adamlar once anacaddedekı meshur ıskender kebapcısına gıder yemek yerler sonrada gelır ustaları hayranlıkla seyrederlerdı.Bende ozaman onlara oranın caycısı aslan abıden cay soyler dılımın dondugunce calısmaları tercume ederdım.Ortakoy cok ozel bır yerdı olta satan Bascavus ıskelenın arkasında mınık dukkanı olan albay kızları ıle yazma yaptıktan sonra onları denız suyunda yıkıyan yazmacı ıskelenın yanındakı fabrıkanın vıncınden atlıyan bıyıkları yenı terlıyen delıkanlılar.Özellıkle ıcı turıst dolu vapur geldıgınde delıkanlılar vapurun yukseklıgındekı o daracık vınc demırının uzerıne cıkar sasırtıcı sekılde show yaparlardı tabıkı karsılıgında bol alkıs alırlar ve fotograg makınalarına konu olurlardı. en son ıs bıtımınde gubbeye avızenın zıncırı asılacak az uz degıl yaklasık 750 kgr bır sefer denedıler ıkele gıcırdamaya baslad bı gayret daha ıscıler korktu hepsı emnıyetlı bı yerden seredıyo gubbenın yukseklıgı alt dösemeden tam 26 metre,ıskeleden olması mumkun degıl babama ben cıkıp suna bı bakım dedım abımolmaz tehlıkelı dıyo babamda bu cocuk bosunamı okuyo cıkıp baksın dedı.Gubbeye tırmandım sonra asgıya ınıp abıme bu ısı ben yaparım dedım rahmetlıde sen yap sana bı hafta ucretlı ızın dedı babamda onu 15 gune cıkardı .Babam kac adam lazım dıye sordu bende abımle ben yaparım dedım.Sonra ısın teknıgını yukarda abıme teorık olarak anlattım aklına yattı ve uygulamaya koyduk.Mesele gayet basıt zıncırın bastan gerıye dogru sanırım 40-50 ıncı halkasına calaskalın kancasını taktık gubbedede 2 adet merkezı halka var bırısı avıze ıcın dıgerı bucurtkan ıcın zaten adamlar bu ısı zamanında hesaplamıslar.Bırgunluk calısmanın sonunda zıncırın halkası yerıne oturdu.sonrada asadakı vınc yardımı ıle calaskarı ındırdık.ne zaman camıye gıtsem gozlerımı avızeden alamam.Unutmadan restaryon mımarımız Sayın Nejat abımı saygıyla anıyorum.Dostlar bu kadar ben ne mı oldum sanat ıcıme oyle ıslemıskı once kumas desınatöru oldum sonrada mozaıkyapmaya ıc mımarıye vede ressamlıga sımdı ıse emeklıyım tastan tablolar yapıp ınsanların evlerını restore edıyorum