Döneminin ünlü mimarlarından, İstanbul doğumlu Levanten Guilio Mongeri’nin 1910’larin sonlarında inşaa ettiği Karaköy Palas, Karaköy Meydanı’nda, Kemeraltı Caddesi üzerinde yer alır. Yapı başlangıçta dört katlı düşünülmüşse de, üç ayrı kuruluş tarafından birlikte kullanılma koşulu, tasarımını etkilemiştir. Cephe düzenlemesinde görülen, alışılmamış asimetri de, bu kurgunun bir yansımasıdır.

Binanın ortadaki girişi, iş hanı girişidir. Sağ ve soldaki girişler ise bağımsız bankacılık kuruluşlarına ait girişlerdir. Soldaki giriş, porfir panoların çerçevelediği yarım daire bir kemerle vurgulanmıştır. Benzeri kemerler hem kapılarda hem de pencerelerde görülmektedir.

Soldaki girişin çatıya uzanan üst bölümü, tüm cephenin en değişken kısmıdır. Girişin hemen üstünde, yay parçası biçimli, iki katli, dışa taşkın bölüm, üçüncü katta bir balkona dönüşür. Ayni katta, küçük taş konsollar üstünde taşınan minik balkonlar, alttaki iki kat pencerelerin üstlerine getirilmiş; böylece iki silme arasındaki yüzey, durağanlıktan kurtarılmaya çalışılmıştır. Çatı hizasında, yarım daire harpuştalı iki kulecik arasında, yayvan kemerle taçlanan üçlü pencere, cephenin asimetrik kısmının bitimidir. Bu detay dışında tüm cephede, yoğun bitkisel ve geometrik bezemeler ile klasik dönem Bizans yapı öğeleri dengeli bir biçimde kullanılmıştır.

Mongeri, yapıyı tüm yapılarında görülen özen ve titizlikle tasarlamış, uygulatmış ve bitiminde de, kendi işyerini buraya taşımıştır. Karaköy Meydanı’nda, geçen yüzyılda, çoğu yabancı mimarlar tarafından, işyeri olarak yapılmış olan, ilginç binalar vardır. Bunlar, batılılaşma ile birlikte kapitalist iş ilişkilerini de öğrenmeye çalışan Osmanlı toplumunda, bu çalışma tarzına uyan ilk mimari örneklerdir. Bunlardan biri de, İtalyan Mongeri’nin eseri olan Karaköy Palas’dır.

Oldukça gösterişli bir bina olan Karaköy Palas’ın, giriş katındaki kemerli pencerelerden birinin yanında, mimarının imzası gözükmektedir.