Kılıç Ali Paşa Camii Külliyesi
Kılıç Ali Paşa Külliyesi, Tophane’de(http://www.degisti.com/index.php/archives/1583) , Meclis-i Mebusan Caddesi üzerinde yer alır. Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından, 1580-1583 yılları arasında Mimar Sinan’a inşaa ettirilen külliye; cami, türbe, medrese, mektep, sebil ve hamamdan oluşmaktadır.
Koca Sinan, uzun mimarlık yaşamının son büyük eserlerinden biri olan Kılıç Ali Paşa Camii’nde, Ayasofya’nın(http://www.degisti.com/index.php/archives/5873) özelliklerini Osmanlı Cami mimarisiyle harmanlamış ve tamamen özel bir tasarım sunmuştur. Bu büyük boyutlu cami, Ayasofya’ya göndermeler yapan detayları, sıra dışı planı ve zengin mermer işçilikli haziresi ile etkileyici bir eserdir. Nasuh Nuri İleri, araştırmalarında, camiyi yapan amelelerin adları arasında Don Kişot’un yazarı Miguel de Saavedra Cervantes ismine de rastlamıştır. Cervantes’in haçlı savaşlarına katılarak Osmanlı’lara karşı savaştığı, Cezayir’lilere esir düştüğü ve 1580 yılında İspanya’nın fidye ödeyerek onu geri aldığı bilinmektedir.
Kılıç Ali Paşa( Uluç Ali Paşa), yani Luka Galani, papaz olmak hayaliyle Napoli’ye gitmek isteyen İtalyan asıllı bir gençtir. Bindiği gemi Cezayirli korsanlar tarafından esir alınınca, Galani müslüman kaptanın yanında kalmış ve müslümanlığı seçmiştir. Denizlerde, kıvrak zekası ve cesaretiyle göz doldurarak, kaptanlığa kadar yükselmiştir. 1571 yılında İnebahtı deniz savaşında gösterdiği üstün hizmetten dolayı padişah II. Selim tarafından Kaptan-ı Deryalığa atanmış, Uluç olan lakabı da Kılıç olmuştur. Bir gece rüyasında bir cami yaptırdığını gören Kılıç Ali Paşa, o dönemde bir koy olan Tophane’de, yaptırdığı dolgu zemin üzerine, Mimar Sinan’a Kılıç Ali Paşa Külliyesi’ni yaptırmıştır.
Kılıç Ali Paşa Camii, geniş bir alanı çeviren bir avlu duvarı içindedir. Eskiden bu duvar bir dikdörtgeni sınırlarken, 1956’larda Tophane Meydanı tarafındaki cephesi, türbeye doğru geriye çekilmiştir. XVI. yüzyıldan bu yana kadar ilk yapısı bozulmadan gelen nadide eserlerden biri olan Kılıç Ali Paşa Camii, dört sütunun taşıdığı bir merkezi kubbe ve iki yarım kubbeyle örtülüdür. Yarım kubbe ile örtülü mihrabı, ileri taşan bir çıkıntının içindedir. Ayrıca girişe yakın olarak, yanlarda iki çıkıntı daha vardır. Bunlardan sağdaki, minarenin kürsü kısmıdır. Soldakinde ise harim kısmını çeviren galeriye çıkan merdivenler yer alır.
Dikdörtgen planlı harimde, hakim dört paye vardır. Bunların taşıdığı dört kemerin üstünde, geçişi pandantiflerle sağlanan, 12.70 m çapında, pencereli ve kasnaklı bir kubbe bulunur. İki yanlarda, payelerin aralarına ikişer sütun konularak, mekanı üç taraftan saran galerilerin taşınması sağlanmıştır. Galeriler, köşelerde küçük kubbeler, aralarda çapraz tonozlar ile örtülmüştür.
Kılıç Ali Paşa Camii’nin Ayasofya ile benzerliğini en fazla vurgulayan eleman; iki yanlardaki birer çift destek payandasıdır. Sinan burada, çok iyi incelediği Ayasofya’nın planını ve üst yapısını, gerek estetik gerekse statik bakımlarından daha kusursuz olarak, değişik bir mimari anlayışla yorumlamıştır. Dolayısıyla Kılıç Ali Paşa Camii, basit bir taklit değil, Ayasofya mimarisinin geliştirilmiş bir aşamasıdır.
Yapının son cemaat yeri, sütunlara dayanan kemerlerin taşıdığı beş kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerini üç taraftan saran ve üstü öne meyilli, kurşun kaplı çatılarla örtülü, bir sundurma revak yapılmıştır. Bu uygulamaya, kalabalık cemaati olan camilerde sıkça rastlanır.
Caminin, gerek son cemaat yeri, gerekse içi XVI. yüzyılın en güzel İznik çinileriyle tezyin edilmiştir. Mermer mihraptaki çini bölümün üst kısmı, taç şeklinde rumi kuşakla sonlandırılmış, bu bölümden kubbeye kadar kalemişleri yapılmıştır. Pencere üstlerindeki çini panoların üstlerinde, alçı müzeyyen pencereler bulunmaktadır. Renkli alçı pencerelerden birinde, bunların 1913’de Bursalı Tevfik adında bir usta tarafından yapıldığını gösteren bir imza bulunur. Yapı, 24’ü kubbe kasnağında olmak üzere toplam 147 pencere ile aydınlatılmaktadır. Müezzin mahfilinin tavanı, ahşap üzerine uygulanan Edirnekari süsleme ile işlenmiştir.
Camii içerisinde büyük levhalarda “Allah”, “Muhammed” lafzı ve dört halifenin ismi bulunmaktadır. Zeminleri yeşil olup yazılar ahşap üzerine kabartma yazılmıştır. Minber mermer malzeme üzerine, oyma işçiliklidir. Caminin sağında yükselen tek şerefeli minaresi, XIX. yüzyıldaki onarımda, barok süslemeli ve taş külahlı yapılmış, daha sonra orijinal mimarisine uygun bir biçime sokularak, kurşun kaplı sivri külahına kavuşturulmuştur. Ayrıca ,caminin büyük kubbesinden sarkan aydınlatma aracı olan, XIV. yy. ait gemici feneri bugün Denizcilik Müzesinde sergilenmektedir.
Külliyenin medrese ve hamam gibi yapıları, XIX.yüzyıldaki kötü yerleşim sonucu binalarla çevrelenmiştir. Külliye duvarının köşesinde bulunan sebilin, Abdülaziz döneminde Dolmabahçe -Tophane Caddesi’nin düzenlenip genişletilmesi sırasında buraya taşınarak yerleştirildiği söylenmektedir.
865 metrekare alana sahip olan ve 14.10 m çapında bir kubbe ile örtülü olan hamam, caminin sağ tarafında, tek hamam olarak yapılmıştır. Hamamınyapımı ile ilgili belgenin 1583 tarihini göstermesi sebebiyle, külliyenin yapımının bu tarihe kadar sürdüğü düşünülmektedir. Girişi batı tarafında olan hamamın, duvarları taş ve tuğla olarak karma teknikte örülmüştür. Hamam mimarisinde değişik bir sistem uygulanmış, ılıklık yanda çok küçük mekanlar halinde tasarlanmıştır. Sıcaklık bölümü ise, yuvarlak bir merkezi kısma, yıldız biçiminde kemerlerle açılmaktadır. Çevre duvarlarındaki iki kapının süslemelerindeki sadelik etkileyicidir. Hamam daha önce satılarak özelleştirilmiş ise de, günümüzde de yine satılıktır.
Medrese de hamam gibi tuğla hatıllı, taş örgülü karma teknikte inşaa edilmiştir. Kare planlı medresede, revaklı avlu etrafında 18 hücre sıralanmıştır. Kuzeyde yer alan bir hücre giriş bölümüdür. Medrese ortasında, hazireye çıkıntı halinde, büyük kubbeli dershane-mescit yer alır.
Caminin kıble tarafında ve denize daha yakın bir yerde olan türbe, sekizgen planlı, kesme taştan yapılmıştır. Türbenin üstünü, genellikle türbelerin çoğunda olduğu gibi iç içe çifte kubbe örter. Yapının girişi, derince bir nişin içindedir, içeride ise girişlerin karşısında yer alan iki sütun, giriş nişinin masif duvarlarıyla, kubbeyi taşıyan kemerlere destek olmuştur. Caminin yan tarafında ve türbe etrafındaki hazirede çok sayıda mezar vardır. Bunların arasında bazı Türk denizcilerinin kabirleri de bulunmaktadır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından başlatılan restorasyon çalışmaları hala devam eden Kılıç Ali Paşa Külliyesi, bir yangın tehlikesi atlatmıştır. Caminin etrafındaki tahta iskeleye sıçrayan yangın, boya maddelerinin de etkisiyle bir anda büyümüş, son cemaat yeri, dış mihrap ve orta kubbe zarar görmüştür. Çalışmaların 2011 yazında bitmesi öngörülmektedir.
Kaynakça:
B.O.Ural, İstanbul’un 100 Mimar Sinan Eseri, Kültür A.ş. İstanbul 2010, s.150-152
Beyoğlu Müftülüğü Web Sitesi
Özcan Yıldız
Eskiden yeniye doğru bakarak fotoğrafları incelemek, karşılaştırmak inanın bana çok zevkli geliyor..
Emekleriniz için teşekkürler 🙂