degisti.com

zamanla her şey değişir…

Dolmabahçe Camii – Bezmialem Valide Sultan Camii

Dolmabahçe Camii – Bezmialem Valide Sultan Camii

dolmabahce_camii_eski

Bezmialem Valide Sultan Camii ya da Dolmabahçe Camii, Meclisi Mebusan Caddesi üzerinde, Dolmabahçe Sarayı’nın hemen yanında, sahil şeridinde yer alır. Caminin yapımına Sultan II. Mahmut’un eşi Bezmialem Valide Sultan’ın emriyle 1852’de başlanmış, Onun vefatı üzerine yapı, oğlu Sultan Abdülmecit tarafından 1853’de tamamlanmıştır. Camii, 19. yüzyıl Osmanlı mimarisinde birçok esere imzasını atan Nigoğos Balyon tarafından inşaa edilmiştir. Asıl adı Bezmialem Valide Sultan olan cami, Dolmabahçe Sarayı’nın Saat Kulesi (http://www.degisti.com/index.php/archives/6013) yönündeki kapısının tam karşısında bulunduğu için, yapıldığı günden beri Dolmabahçe Camii adıyla anılmış, literatüre de bu şekilde geçmiştir.

23 Mart 1855 tarihinde ibadete açılan caminin belirgin biçimsel özelliği, net bir kurgu ve geometriye sahip olmasıdır. Merkezi kubbeli, kare planlı Dolmabahçe Cami, aynı mimara ait olan Ortaköy Camii( http://www.degisti.com/index.php/archives/3897 ) ile benzerlik gösterir, yalnız aydınlatma pencereleri ile minare alemleri farklıdır. Yapının hünkar bölümü ise, dikdörtgen planlı, daha alçak bir kitledir. Cami ve hünkar bölümleri, işlevlerine de bağlı olarak ayrı ayrı tasarlanmış, sonrasında kuzey cephede birleştirilmiş gibidir. Mimari açıdan bu dönem camilerinde önemli bir yenilik söz konusu olmazken, asıl değişimin dış cephede ve süslemelerde gerçekleştirildiği görülür. Barok, rokoko ve ampir tarzındaki süsleme özelliklerinin, geleneksel Osmanlı bezeme anlayışının yerini almaya başladığını yansıtan önemli bir örnektir Bezmialem Valide Sultan Camii.

1853 tarihli inşaa kitabesi, 1948 yılında Dolmabahçe Meydanı’nın açılması sırasında, kıble dış duvarı dibindeki bugünkü yerine alınmıştır. Kitabe tamamen akant yapraklarıyla süslenmiştir ve tepelik kısmının ortasını, Abdülmecit’in tuğrasını içeren büyük bir çelenk taçlandırmaktadır. Camide öne çıkan mimari yenilik, dairesel pencere dizisidir. Bu dairesel pencere dizisi, dönemin cami ve sivil mimarisinde görülmemiş bir biçimdedir. Alt kesimlerinde yuvarlak kemerli büyükçe pencerelerin açıldığı yüksek duvarların yüzeyi, keskin hatlı, dışa taşkın kornişlerle üç bölüme ayrılmıştır. Hayli yüksek tutulan alt bölümde, pencere araları ile köşelere iki kat halinde plasterler yerleştirilmiş; orta bölümde de daha dar tutularak aynı düzen tekrarlanmıştır. Pencerelerden büyük olan ortadaki yuvarlak kemerli, yanlarındaki küçükler düz sövelidir; hepsinin arasına yine plasterler yerleştirilmiştir.

Duvarların üst kısmında, doğrudan doğruya pandantiflerin yardımı ile kubbeyi taşımakta olan kemerler görülür. Kubbe, klasik mimaride görülmeyen bir özellikle doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturtulmuş, yüklenen ağırlıktan duvarların yanlara doğru açılmaması için de köşelere dikdörtgen biçimli yüksek ağırlık kuleleri yerleştirilmiştir. Orta kısımlarında oldukça iri birer yuvarlak rozet bulunan ağırlık kuleleri, aynı zamanda yapı ile bir bütünlük arz eden dekoratif öğelerdir. Kulelerin üst köşelerine, üzerleri kubbe örtülü, kompozit başlıklı ikişer sütunçe yerleştirilmiştir. Merkezi kubbenin fazla geniş olmayan kasnak bölümü, dıştan konsollarla çepeçevre kuşatılarak dilimlere ayrılmış ve her dilimin içi çiçek rozetlerle tezyin edilmiştir.

Dolmabahçe Meydanı’nın açılması sırasında, avlu çevre duvarı ile cümle kapıları ve bazı birimleri ortadan kalkan caminin, önündeki Hünkar Kasrı ile birlikte sergilediği bugünkü durum özgün görünümünü yansıtmamaktadır. Taş ve mermerden inşa edilmiş olan caminin ön cephesini boylu boyunca iki yandan dışa taşan, iki katlı Hünkar Kasrı kaplamaktadır. Neorönesans denilebilecek klasik mimari öğelere sahip, yalın ve resmi görünümlü bir yapıdır. Kasır, iki yanda dışa çıkma yapan “L” biçimi kanat ile daha içeride kalan bir orta hacimden oluşmaktadır. Cami ile aynı malzemeden yapılmış olan kasırda, bütün cephelere açılan iki sıra halindeki pencerelerle, son derece aydınlık ve ferah bir iç mekan elde edilmiştir. Küçük bir saray görünümünde olan bu yapıya, biri cephede cami ile ortak kullanılan, diğerleri yan cephelerde yer alan üç kapıdan girilmektedir. Birkaç basamakla ulaşılan bu kapılardan yandakilerin önlerinde, sütunlu birer küçük giriş bölümü bulunur. Kasrın iki yanındaki merdivenlerle üst kata çıkılır. Bu kısımda odalar yer almakta ve ayrıca buradan mahfillere de geçilebilmektedir.

Caminin bünyesinden ayrı tutulan minareler, kasrın iki köşesinde yükselir. İnce uzun formları ve yivli gövdeleriyle dikkat çeken minareler de, şerefe altları akant yaprakları ile bezenmiştir.

Camiye Hünkar Kasrı’nın antresinden girilir. Zemini iri kırmızı tuğlalarla döşenmiş olan harimin, kubbe içi ve pandantifleri yaldız ve yağlı boya kalem işleriyle tamamen Batı tarzında bezenmiştir. Renkli mermer işçiliği gösteren mihrap ve minberde de, yine klasik çizgiden uzaklaşılarak, birtakım barok bezemelere yer verilmiştir. Beşgen planlı mihrap nişinin üzerinde, değişik tarzda çiçek ve yapraklardan oluşan bitkisel bir süslemeye gidilmiş, kitabe levhasının üstüne de ortası çelenkle taçlandırılmış bir tepelik yerleştirilmiştir. Aynı tepeliğe pencere üzerlerinde de rastlanmaktadır. Mihrap gibi iki renkli mermerden yapılmış olan minberin, yekpare korkuluk levhaları geometrik bezemelidir.

Caminin ampir üsluptaki sekizgen planlı ve kubbeli muvakkithanesi ise meydan düzenleme çalışmaları esnasında, cadde üzerinden kaldırılarak, deniz tarafındaki bugünkü yerine nakledilmiştir.

Cami, 1948-1961 yılları arasında Deniz Müzesi olarak kullanılmış, müzenin yeni binasına taşınmasından sonra 1966 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılarak, yeniden ibadete açılmıştır. Son olarak 2008’de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyona alınan cami, yakın bir zamanda tekrar ibadete açılmıştır.

Adminden Not: Caminin en son 1966 yılında restore edildiğini söyleyenlere, gidip camiyi görmelerini şiddetle tavsiye ederim…En ayıbı da, resmi sitelerin bilgilerini güncellememesi!

 

 

 

Linkler:

İstanbul Müftülüğü Web Sitesi

Besiktasliyim.net

İndiana.edu/cushman

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

One comment

Yaşar Paşaoğlu

Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı
Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu
34357 Beşiktas/ İstanbul
24.12.2018

Değerli arkadaşlar, Mustafa Kemal Atatürkün 5 Eylül 1938 de Dolmabahçe sarayında yazdığı gizli vasiyete göre ben zorundayım Altın Çağın Kutsal Sandığını Almanyadan Dolmabahçe sarayına Muayede Salonuna göndermek.
Sandığın önünde ve arkasında üç dilde Türkçe, Almanca, Rusça yazılmış Altın Çağın Kutsal Sandığı. Bu sandığın yapılması için ve içinde olan manevi değerlerin yapılması için ben yaklaşık 18 000 euro ödemişim. Her şeye rağmen ben zorundayım Almanyadan uçak kargosu ile bu sandığı Muayede Salonuna göndermek. Bu sandık Muayede Salonun tam ortasında özel yapılmış alüminium profil ( 1800mm x 1800mm) kutusunun içinde olacak.
Ben istedim Berlinde Türkiye Cumhuriyeti Büyük Elçiliğine bu sandığı teslim etmek size göndersinler diye, ama kabul etmediler. 3 Mart 2019 da Muayede Salonunda Altın Çağın açılış toreni yapmak gerekiyor. Muayede salonun yüksekliği 36 metre bu sandığın içinde Altın Çağın 36 Ahlak Prensipleri var, daha çok gizli sırlar var. Bu dünyada bu sandıktan daha değerli olan hiç bir şey yok.
Atatürkün 5 Eylül 1938 de yazdığı gizli vasiyeti daha açıklanmadan önce gerçekleşti.
Ben sizden cevap bekliyorum.

Saygılarımla, Yaşar Paşaoğlu

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir