Kabataş
Kabataş, İstanbul’un Beyoğlu ilçesine bağlı bir semttir. Fındıklı ile Dolmabahçe arasındaki kıyıyı ve yamaçları kapsar. Sahilindeki Hadika taşı (Hadika, saray bostan ve bahçeleri için kullanılan bir deyimdir.) ile meşhur semtin, adını bir zamanlar burada bulunan dev bir kayadan aldığı söylenir. Rivayete göre; Etmeydanı’nda yer alan ve barut deposu olarak kullanılan Bizanslılardan kalma Güngörmez Kilisesi, 15. yüzyılın sonunda yıldırım düşmesi sonucu infilak etmiş ve buradan uçan büyük bir taş parçası bu kıyıya düşmüştür.
Eski kilisede patlayıp dağılan toplardan bir kaçının Adalar’a, birinin Kızkulesi yakınlarına, en büyüğünün ise Kabataş’a düştüğü söylenir. Boğaziçi kıyılarına düşen taş, III. Selim zamanına kadar yerinde olduğu gibi dururken, “Köse Kahya” lakaplı Mustafa Necip Efendi, taşın yakınında bulunan yalısını tamir ettirirken, bu taşı da yontturup iskele haline getirmiştir. Bu iskele uzun müddet kullanılmış, sonra burada yapılan binaya temel vazifesi görmüştür.
Kabataş’ın Antik Çağ’daki adı, kimine göre Aiantion kimine göre ise Petra Thermatis’dir. Bizans’daki adı ise Butharion’du. Bizans döneminde, Tophane’den Kabataş’a kadar uzanan bölgeye Diplokionion, buranınahalisine de Diplokioniote denilirdi.
Kabataş’da bir kısmı yok olmuş, bir kısmı ise günümüze kadar ulaşabilmiş pek çok tarihi eser bulunmaktadır. 15. yüzyılda Çizmecibaşı Mahmut Bedrettin Ağa tarafından kurulan, Halveti tarikatına ait Çizmeciler Tekkesi, 19. yüzyılda da tümüyle yıkılmıştır. Reisülküttab Ömer Avni Bey tarafından yaptırılan cami, 17. Yüzyıla aittir. İskelenin yanındaki çınar ağacı da Ömer Avni Bey tarafından dikilmiştir. Hekimoğlu Ali Paşa Çeşmesi( http://www.degisti.com/index.php/archives/6803 ), iskele karşısındaki Sadrazam Koca Yusuf Paşa Sebili de dikkati çeken eserlerdendir. Yine günümüze ulaşmayan eserlerden,19. yüzyıla ait Kazasker Ebusuud Efendi Konağı, görkemli mermer havuzu, laleleri ve uçsuz bucaksız portakal bahçeleriyle ünlüydü. Konağın aşağısındaki ahşap yalı, II. Abdülhamit tarafından mektebe çevrilmiş, böylece sonraları Ortaköy’e taşınan Kabataş Erkek Lisesi’nin temeli atılmıştır.
Koyun biraz ilerisinde, Karabali Türbesi, Esma Sultan’ın, Laleli Efendi’nin, Vişnezade’nin, Sungur Balaban’ın büyük köşkleri vardı. Dolmabahçe’nin sol tarafında sahilde, Tekerlek Mustafa Efendi’nin Tekkesi, Mevlevi dervişlerin konağı idi. Yine 19. yüzyılda Sultan Abdülmecit, fırtınalı havalarda kayıkların sahile yanaşabilmeleri için buraya bir liman inşaa ettirmiş, inşaat hatırası olarak da bir yüzü deniz cephesine, bir yüzü küçük limana bakan “Hadika Taşı”nı diktirmiştir. Şirket-i Hayriye’nin ilk araba vapuru seferleri Kabataş Limanı’ndan yapılmıştır. Kesme taşlardan yapılmış liman, 1951 yılından sonra şekil değiştirmiş, daha sonra da bir bölümüne araba vapuru iskeleleri yapılmıştır. Bugün de var olan kayık barınağı, o eski limandan kalan bir parçadır. Çatlayan ve yazıları silinmeye başlayan liman abidesi “Hadika“ ise 1987-1988 yıllarında T.B.M.M. Başkanlığı’nca onarılmıştır.
Kabataş bugün Taksim’e funiküler sistemle bağlanmaktadır. Vapur, araba vapuru, deniz otobüsleri iskelelerinden Üsküdar’a, Adalara, Yalova’ya, Çınarcık’a gidilir. Kız Kulesi’ne de buradan motorlar kalkmaktadır. Ayrıca Zeytinburnu’na giden tramvayların ilk istasyonudur Kabataş. Yani Kabataş semti günümüzde İstanbul trafiğinin kilit noktalarından biridir.
Kaynakça:
indiana.edu/cushman
Leave a Reply