Fenari İsa Camii – Molla Fenari Camii – Constantinos Lips Manastırı
Fenari İsa Camii ya da Molla Fenari Camii (Constantinos Lips Manastırı), Fatih’de Vatan Caddesi(Adnan Menderes Bulvarı) ile Halıcılar Caddesinin birleştiği noktada, sağ köşe de yer alır.
Farklı dönemlerde inşaa edilmiş, birbirine bitişik iki kilise(Constantin Lips Manastırı Kilisesi ile loannes Prodromos Kilisesi)ve mezar şapelinden oluşan yapı, bir Bizans eseridir. II.Beyazıt’ın ilk saltanat yıllarında,1496-1497 tarihinde vefat eden Fenari Alaaddin Ali Efendi tarafından zaviyeye çevrilmiştir.
Yapıyı mimarlık tarihi açısından önemli kılan özellik, kubbesinin dört tarafında dört küçük şapelin bulunmasıdır. Bu özelliği başka hiçbir Bizans kilisesinde bulmak mümkün değildir.
Geç Roma dönemine ait bir mezarlık arazisinin üzerine İmparator VI. Leon (886-912) döneminde, donanma komutanı Konstantin Lips tarafından Thotokos Meryem’e ithaf edilerek yaptırılmıştır. “Moni tu Libos” olarak isimlendirilmiş olan manastır Haziran 907’de görkemli bir törenle açılmıştır.
Latin istilasinden sonra kilise ve manastır VIII. Mihail Paleologos (1261-1282) zamanında yeniden önem kazanır ve İmparatorun ölümünden sonra eşi Teodora, 907 tarihli Constantin Lips Manastırı Kilisesi’nin yanına Vaftizci Yahya’ya adadığı loannes Prodromos Kilisesi (Fenari isa Camii)’ni inşa ettirmiştir.
Adeta bir aile mezarlığı olan düşünülen bu yapı kompleksine, İmparatoriçeTeodora, annesi , 1295 de ölen kızı Eudoksia, 1306 da ölen oğlu Konstantinos, 1328 de ölen İmparator II. Andronikos, III. Andronikos’un 1324 de ölen eşi Eirene ve VIII. İoannes Palaiologos’un eşi Anna gömülmüşlerdir. Buraya imparatorluk hanedanının üyelerini gömme geleneği 15. yüzyıla kadar devam etmiştir.
Yapıda kuzey kilise Constantinos Lips, güney kilise ise loannes Prodromos Kilisesi’dir. XIV. y.y.’da kuzey ve güney kiliselerini, batı ve güneyden saran L biçimli paraklesion inşaa edilmiş, kompleks daha da büyütülmüştür.
Kilisenin 1453’deki fetihten sonra, mezarlık olarak kullanıldığı sanılmaktadır. XV.y.y. sonlarında II. Beyazıt zamanında, Osmanlı ulema ailesi olan Fenarizadelerden Alaeddin Ali Efendi tarafından güneydeki kilise mescide, manastır da zaviyeye çevrilmiştir. Dış narteksin güneydoğu köşesine bir minare ve güney kiliseye de mihrap yapılmıştır.
1633’de bu bölgede çıkan yangında harap olan külliyeyi, 1636 da Sadrazam Bayram Paşa tamir ettirmiştir. Bir müddet sonra da, manastır hücreleri Halveti tekkesi olmuştur. Kolonlar payandalarla desteklenmiş, iki kubbesi baştan inşaa edilerek duvarlardaki mozayikler sökülmüştür. . Bu tekkenin ilk şeyhi olan İsa el-Mahvi’nin den dolayı da yapı” Fenari İsa” olarak anılmaya başlanmıştır.
1782 yılında gerçekleşen başka bir yangın yapıya yine zarar vermiş,bunun ardından geçirdiği ilk büyük onarım ancak 1847-1848 yıllarında gerçekleşmiştir. Bu onarımda da Güney Kilise’nin kolonları desteklenerek, nartekste korkuluk görevi gören yarımduvarlar kaldırılmıştır.
Fenari İsa Camii,1918’deki Fatih-Cibali yangında ne yazık ki bir daha yanar ve uzun yıllar metruk halde kalır. 1929’da burada bazı arkeolojik araştırmalar yapılırken bulunan Ayia Eudoksia ikonası, Arkeoloji Müzesine kaldırılır. Aynı kazılar sırasında 22 adet de lahit bulunmuştur.
1947’ de yapı Ayasofya Müzesine bağlanır. Daha sonra Vakıflar Başmüdürlüğü’ne bağlanan bina, 1960 yılında geniş kapsamlı bir restorasyon geçirir ve 01.12.1967 ‘ de tekrar ibadete açılır. 1970 ve 1980’lerde de önemli bir bakım ve onarım sürecinden geçen yapı,bugün camii olarak kullanılmaktadır.
Konstantin Lips Manastırı’nın boyutları nispeten küçüktür. İç kullanım alanı 13 metre uzunluğunda ve 9.5 metre genişliğindedir. Yapı, o dönemde manastırda yaşayacak olan nüfusa yetecek boyutlarda tasarlanmış ve inşaa edilmiştir.
X.y.y. Bizans mimarisinin tipik özelliği olarak, duvarlarda tuğla ve küçük sert taş blokları birlikte kullanılmıştır. Tuğlalar kalın bir harç tabakası kullanılarak birleştirilmiştir. Yapıdaki apsislerden ortadaki, pastoforya, köşeli yapıdadır. Merkez apsisin yanlarındaki apsisler ise geleneksel Bizans kiliselerinde olduğu gibi diakonikon ve prothesis olarak kullanılmaktadır.
Apsisler üçlü ve tekli kargı pencerelerle bölünmüştür. Ayinlerin yapıldığı yer olan naosta, iki sıra pencere yer alır. Alt sıradakiler üçlü kargı pencere, üst sıradakiler yarım dairesel penceredir. Kilisede iki uzun pareklezyon vardır ve bunların uçları birer apsisle sonlanmaktadır.
Yapının dört yanında, kubbeye dayanak görevi yapan dört çatı duvarı vardır ve sekiz pencereli kubbe bunların üstüne kondurulmuştur.
Özgün süslemelerden günümüze, dört merkez taşıyıcı kolondan üçünün dibindekiler kalmıştır. Ayrıca pencere kenarlarında ve kubbe kasnağında da, Bizans döneminden kalma özgün dekoratif süslemeler göze çarpar. Orijinal planda, duvarlarında genelde mermer paneller ve renkli çiniler bulunsa da günümüzde bunların sadece izi kalmıştır.
Genel olarak değerlendirildiğinde kuzey kilise, Laleli’de bulunan ve kiliseden camiye çevrilmiş başka bir yapı olan Bodrum Camii ile büyük mimari benzerlikler göstermektedir.
Ioannes Prodromos’a atanan ikinci kilise, son Bizans döneminin kullanılan plan tiplerinden olan “Dehlizli tip” olarak inşa edilmiştir. Kare bir kitle halindeki orta mekanın üzeri, kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Bu kubbe, 1831 deki onarımda değiştirilmiş, Osmanlı mimari tipine uygun bir kubbeye dönüştürülmüştür.
Geç dönem Paleologos mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. Kilisenin yapımında katkısı olan iyilikseverlerin anısına koyulan anıtlara ve mozolelere yer açmak adına, pareklezyonlar ile kilise genişletilmiştir.
Kilisenin merkez bölümü 3 sütunlu bir kemeler yan bölümlerden ayrılmıştır. Kuzey Kilise’de olduğu gibi burada da dış duvarlar, tuğla ve taşın birlikte kullanılmasıyla oluşturulmuştur.
Bu yapı, İstanbul’da orta ve geç dönem Bizans mimarisinin özelliklerini yansıtan önemli yapılardandır.
Linkler:
Fatih Müftülüğü Web Sitesi
Sanattarihi.net
Selim Sel
Restorasyona girmeden önce bu camiyi ziyaret etme fırsatım olmuştu. İçeride beton kemerlere rastladım. 70li yıllarda yapılmış olmalı. Bu restorasyon çalışmasında umarım kaldırılır.