degisti.com

zamanla her şey değişir…

Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii

Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii

  Edirnekapı’da(http://www.degisti.com/index.php/archives/2760), Fatih’in ordularının şehre girdiği gediklerin tam karşısında bir cami yükselir. Bulunduğu semtin adıyla “Edirnekapı Camii” olarak da anılan bu cami Mihrimah Sultan Camii’nden başkası değildir.

 Mihrimah, Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olan biricik kızıdır. Sultan Süleyman’ın hayatta kalan tek kız evladı olması sebebiyle de pek nazlı büyütülmüş adeta üzerine titrenmiş. 1522 yılında doğduğunda Valide Sultan: “Mihrimah olsun” demiş adı. Farsca’da “Güneş ve Ay” anlamına gelen Mihrü Mah’dan esinlenerek.

 Zaman hızla geçer ve Mihrimah Sultan 17 yaşına gelir. İki talibi olur, biri Diyarbakır valisi Rüstem Paşa diğeri ise saray’ın baş mimarı Mimar Sinan. Rüstem Paşa 39, Sinan ise 50 yaşındadır. Padişah biricik kızını Rüstem Paşa ile evlendirir ama büyük usta Sinan’ın Mihrimah’a olan aşkı hiç bitmez.

 Kavuşamadığı Mihrimahına olan aşkını, en iyi bildiği işe sanatına yansıtır, sevdasını taşlara nakşeder, onun adına yaptığı camilerde onu anlatır, onu yaşatır. Önce Üsküdar’a Mihrimah Sultan’ı adına bir cami yapar ve eserine sanki “eteklerini giymiş bir kadın” siluetini verir.

Güçlü bir kadındır Mihrimah. Önce, sadrazam olan eşi Rüstem Paşa’ya, annesi Hürrem Sultan’ın 1558 yılında ölümünden sonra da babasına danışmanlık yapar. 1566 yılında babası öldükten sonra yerine geçen erkek kardeşi II. Selim’in saltanatı boyunca da sürdürür danışmanlığını. 1578 yılında yeğeni III. Murat’ın saltanatı sırasında hayata yumar gözlerini ve babası Kanuni Sultan Süleyman’ın Süleymaniye Camii’ndeki türbesine babasının yanı başına gömülür.

 Mimar Sinan, Mihrimah için, en uygun yerlere en uygun camiyi, padişahın izni ve emriyle, dünya üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir sihirli simetriyle yapar. Üsküdar’daki cami ve külliye 1548 yılında inşa edilir.

 Sinan’ın, Mihrimah Sultan’a olan aşkını tasvir ettiği cami olarak rivayet edilen Edirnekapı’daki bu cami ise gözden uzakta, ilgiyi çekmeyecek bir yerde inşa edilmesi Sinan’ın Mihrimah Sultan’a duyduğu gizli aşkın bir ifadesi, bir yansıması olarak yorumlanmasına sebep olur.

 1562 yılında yapımına başlanan cami, 17 hücreli medrese, sıbyan mektebi, çifte hamam, Mihrimah Sultân’ın kızı Ayşe Hanım ve Damadı Güzel Ahmed Paşa’nın medfûn bulundukları türbe, çeşme ve bir sıra dükkandan meydana gelen bir külliye binası olarak 3 yıl gibi kısa bir sürede 1565 yılında tamamlanır. Sözü edilen dükkanların bir kısmı ise yol genişletilmesi sırasında yıkılır.

 1719 yılındaki depremden büyük hasar gören caminin kubbeleri çöker. İlk tamirini bu dönemde geçiren cami 1894 yılındaki depremde de büyük hasara uğrar. Minaresi devrilir,  son cemaat yeri kubbeleri çöker ve bir süre öylece kaldıktan sonra 20.yüzyılın başlarında Evkaf Nezareti eliyle onarılmaya başlanır. Daha sonra aynı yüzyılın ortalarında külliyenin geniş çapta tamiri yapılır. 1999 depreminden de zarar gören cami onarıma alınır ve Kasım 2010’da yeniden ibadete açılır.

Revaklı medrese odaları yatık U biçiminde camiyi çevirerek avlunun yerini almış adeta. Dört kapıdan girişi bulunan bu avlu görünümlü medresenin ortasında yer alan 16 sütunlu, konik çatılı şadırvan ise sonradan yapılmış.

 Güney batısındaki sıbyan mektebi biri kubbeli, diğeri ayna tonozlu iki oda halinde olup mermer söveli ve cevizden, geometrik geçmeli kapı ile odalardan birbirine geçilmekte.Camiinin sol giriş kısmında musallası, ön kısmında geniş bir bahçesi ve kullanılan kuyusu bulunmakta. Yanda küçük mezarlığı bulunmakta, külliye içinde yer alan çeşme de 1719 tarihli geç bir ilave.

Sekiz mermer granit sütun ve yedi kubbeden oluşan son cemaat yerinden geçerek ulaştığımız camide dört paye üzerine yükselen19 m çapında ve27 m yükseklikteki büyük kubbeyi ve yanlara doğru kemerlerle açılan yarı yükseklikte üçer küçük kubbe ile genişletilen ibadet mekanını görmekteyiz.

 Yan mahfiller altışar sütunlu sivri kemerler üzerinde olup ana kubbe yalnız başına yükselerek, takviye kuleleri arasında üç sıra pencerelerle açılmış, dört ince kalkan duvarı ve dört pandantif kalmış.

 Mihrap beyaz mermerden altın yaldızlı, mukarnas yaşmaklı ve kitabeli iken Minber geometrik geçme, rumi ve palmet süslemeleri ile şebekeli. Kalem işleri ve hünkar mahfili ise sonradan yapılmış.

Mekan etkisi planı ve dış mimarisi bakımından her yanından deha fışkıran yeniliklerle dolu bir camidir burası. 204 adet penceresiyle olduğu kadar pencere ve kapı kanatlarındaki ahşap üzerine sedef ve fildişi kakmaları ve kalem işi süslemeleriyle de pek çok ibadet mekanının aksine son derece aydınlık ve ferahtır.

 Caminin tek şerefeli kesme taştan yapılmış kurşun külahlı minaresi tamir gördüğünden orijinalliğini tam olarak koruyamamış.

 Ressam resimler yapar sevdiğine, şair şiirler yazar, Sinan da bu eserin her bir köşesine resim yapar gibi, şiir yazar gibi binbir ihtimam göstermiş. Mihrimah sultanın o duru, gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür cami. Dışarıdan bakıldığında, tüm ihtişamıyla tek başına yükselen cami kubbesinin üzerindeki 161 pencere ile Mihrimah’ın iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu anlatır Sinan. Cami içindeki pandantiflerde ve minare kenarlarındaki upuzun işlemelerde de Mihrimah Sultan’ın o çok güzel ayak topuklarını döven upuzun saçlarına atıfta bulunur adeta. Ve tek minarede Sinan’ın yalnızlığını simgeler Mihrimahından uzak oluşunu.

 Yalnız bu değildir elbet, Sinan aşkını öyle sihirli bir tılsımla mühürlemiştir ki dünya var oldukça yaşayacaktır bu sevdanın izleri. Mihrimah Sultan’ın doğum günü olan 21 Mart’ta yani gece-gündüz eşitliğinin yaşandığı o günde gidin Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri aynı anda görebileceğiniz bir yer seçin ve Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar’daki camiinin ardından doğan ay’ı görün. (Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay) Ve bu akıllara ziyan hesaplamaya ve hiç yaşanmamış bir aşkın nasıl sonsuzluğa emanet edildiğine tanıklık edin.

 Yazar:  Ayfer İlter

   

Kaynakça:

O.Aslanapa, Mimar Sinan’ın Hayatı ve Eserleri, Ankara 1988, s.68-72

Fatih Müftülüğü Web

sinanasaygı.org

http://tr.wikipedia.org

http://www.ibb.gov.tr

Paylaşmak ister misiniz ?

Admin

Website:

5 comments

yusuf

peki her iki camiide görebileceğimiz bi yer neresi bilen var mı?

GUPSE

Evet, Yusuf Bey’in sorusunu ben de tekrarlıyorum…
Bu çok anlatılan hikayeye kendi gözlerimle şahit olmayı çok arzu ediyorum. İstanbul’un neresinden görebilirim bu ”Edirnekapı Camii’nden güneş batarken, Üsküdar Camii’nden ay doğar” olayını?? Bilen varsa, sorumuzu cevaplasın lütfen. Teşekkürler..

Ayşen Çağlar

Bu hikayeyi 21 martta galata kulesinden görebilirsiniz…

    Cemile

    Ayşen Hanım, ben Galata Kulesi’nden o manzarayı göremedim maalesef. Bir kere, Galata Kulesi’nin çapı biraz büyük olduğu için çevresi de geniş. Dolayısıyla aynı noktadan iki camiyi de aynı anda Göremiyor sunuz. İki, havanın açık olması lazım. Zira bulutlu havada zaten güneş ve ay görünmüyor. Üçüncü ve en önemlisi ise güneşin batışı ile ayın doğuşunun aynı dakikalara denk gelmesi. Elimdeki 2016 yılına ait Fazilet Takvimi’ndeki bilgilere göre 21 Mart’ta gün batımı (akşam vakti) 18.28 iken ayın doğumu 16.31. Arada 2 saate yakın bir zaman farkı var. Buna göre en uygun tarih 23 Mart Çarşamba. Gün Batımı (akşam vakti) 18.30. Ay doğuşu 18.24. Arada 6 dakika var. Beklemeye değer. Ancak bu çok özel olay nereden en iyi gözlemlenebilir bilmiyorum. Sapphire uygun mudur mesela? Bir tarihçi Fatih Camii’nin minaresinden gözlemlediğini söylemişti ama bizim öyle bir şansımız yok.

Tuncay Duran

Bu yazida bi yanlislik var herseyden önce istanbul’un tarihi yedi tepesinin hepsi fatih yarim adasinda yedinci tepeye insaa edilen camii edirnekapidaki mihrimah sultan camii yazida uskudar olarak yazilmis yazinin bi revizyona ihtiyaci var

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir